30 Aralık 2010

2010...

Bambino kisa uykularindan birine yatmisken aklimdakileri yazayim dedim.

2010 benim icin buyuk degisikliklerin yili oldu. Hic unutamayacagim anlarla dolu bir yil...

- Yilin ilk yarisini Ingiltere'de gecirdim. Aklima gelen ilk sey oradaki dostluklarimiz, dostlarimiz. Inanilmaz guzel vakit gecirdim, yeni yerler gordum, dostlarimla birlikte oldum. Gulumseyerek hatirliyorum hepsini :)

- Ingiltere icinde ve disinda cok fazla gezdim. Bazilarini yazdim, hala yazmadigim bircok yer ve  yuzlerce fotograf var! Isvec, Izlanda ve Fas'a gittim, Danimarka ve Hollanda yine direkten dondu (bir onceki yilda da oyle olmustu!). Ingiltere'de pek cok sehir ve belde gezdim. Herhalde uzun bir sure 2008-2010 yillari arasinda gezdigim kadar gezemem :))

- Yilin en buyuk degisikligi hamilelik ve anne olmam oldu :) Kesinlikle anlatilmaz yasanir haller ve umarim isteyen herkes bunlari yasar :) Hamileligimin ilk 6 ayi ingilterede gecti, umarim bambino oranin havasidan suyundan iyi yanlarini kapmistir :) Rahat bir hamilelik gecirdim, Turkiye'ye gelince buradaki durumlari gorup afalladim, kisa bir sure kendimi sorguladim ama sonra silkinip kendime geldim :)

- Yilin son 3 ayi bambinoyla gecti :) Basta cok kiymetli bir emanete bakiyormus gibi hissettim, gun gectikce sevgim artarak buyudu! Bambinonun kucuk gozlerini kocaman acarak bana bakmasi dunyaya bedel! Guldugu zaman icime oyle bir ask doguyor ki, ter basiyor! Onun her gun yeni bir sey ogrenmis olmasini izlemek oyle heyecan verici ki! Gozlerimin onunde bir insan yetisiyor ve ben onun icin bas rollerdeyim! Bundan daha guzel birsey olabilir mi?!

- Annelik ve bebek bakimi konularinda basta bocalayip hangi yolu takip etmeli, nasil davranmali, nasil uyutmali gibi bircok soruya cevap ararken sakinligimi kaybetsem de, kisa surede toparlayip kendimi akisa biraktim ve sadece anin tadini cikarmaya basladim :) Boylesi herkes icin daha iyi oldu :)

- London School of Economics and Political Sciences adli okuldan mezun oldum :) Artik master liyim, ne ise yarayacagi tartisilir olsa da :P    LSE'de okumak gercekten guzel bir deneyimdi, kendi sinirlarimi tekrar test etmis oldum bu okulu bitirerek! Sabah 8 - aksam 8 kutuphanede olmak ve bu tempoyu haftanin 7 gunu aylar boyunca tekrarlamak nasil bir sey ogrenmis oldum. Hayat ne kadar garip ki, o gunleri tebessumle aniyorum simdi :)))

-  Cift sayi olan yillari daha bir seviyorum sanki: 2002 de mezun oldum ve ise basladim, 2006 da evlendim, 2008 de Ingiltere'ye gittim,  2010 da cocuk sahibi oldum! Bambino da 04.10.10 gibi cift sayili bir tarihte dogdu :)))

Umarim 2011 yili herkes icin guzelliklerle dolu, saglik ve huzurla gecirecegimiz bir yil olur!
Herkese mutlu yillar! :)
DEVAMINI OKU

28 Aralık 2010

Bebeklerde Ates

Hastalik tum bebeklerden uzak olsun oncelikle. Biz yine de tedbrimizi alalim. Sevgili Evren bebeklerde ates oldugunda ne yapilmasi gerektigi ile ilgili bir yazi yazmis sagolsun, buradan ulasabilirsiniz. Ne olur ne olmaz diye kaydediyorum.

Ates konusu sanirim en cok konusulan konulardan biri anneler arasinda. Konuyla ilgili onlarca forum var, emziren anneler grubunda da cok konusuluyor. Aklimda kalan birsey varsa,o da atesli bebegin cildine sirke, limon ya da kolonya gibi ani ates dusurebilecek maddelerin surulmemesi gerektigi... Bir de ates dusurucu verildiginde bebegin uzerindekileri atesi var diye cikarmak da tehlikeli olabiliyormus cunku ates dusurucu aniden bebegin vucut isisini dusurebilirmis. Bir de elektronik ates olcerlerin net olarak olcemediklerini hatirliyorum, 3-4 defa olcup ortalama alinmaliymis cunku her defasinda farkli sonuc alinabiliyormus.
DEVAMINI OKU

25 Aralık 2010

Evet Evet Cidden

Bambino bugun kendi adini soyledi: E-AY dedi; hem de kac kere! Hatta birkac kere "Be E-Ay" diyerek kendini tanitti! :)))

Ne zamandir anne diyordu zaten, simdi ismini de soyluyor. Kojo da catliyor bir "baba" desin diye!!

Bambinonun dili hic susmuyor bir gorseniz, devamli konusma halinde. Altini degistirmek icin yatirdigimda tepesindeki goruntulere selam veriyor ingilizce, "hi" diyor :)) Arada "yeah" diyor bir de! Memeyi biraz gec verirsem bir ton sikayetleniyor, ancak ondan sonra emmeye basliyor! Sol memeyi hala reddediyor, oraya yaklastirinca bagira bagira istemedigini soyluyor konusarak. Israr edersem aglamaya basliyor! Cok alem bu oglan cokkk!!! Cekecegimiz var elinden :)
DEVAMINI OKU

Annelik Boyle Birsey Iste

Son zamanlarda huy degistirdi Bambino. Memeden ayrilmaz oldu, kucaktan da inmiyor, uykularini bile kucakta uyumak istiyor. Yatagina koydugum an gozlerini acip 'hop hooop al beni kucagina burada uyumam' diyor! Bazen uyku egitimi vermeye baslayayim diyorum ama sonra kiyamiyorum onu aglatmaya... Kendime ayiracak zamanim neredeyse hic yok...

Gun icinde dertlendigim onlarca sey oluyor bunun gibi. Bazen cok ama cok daraliyorum. Hele etraftan da ters sozler duyarsam iyice sinir kupu oluyorum, bu da bebege yansiyor ister istemez.

Sonra, geceleri emzirirken ve uyurken Bambinoyu seyrediyorum. Minicik ellerini, citi piti bacaklarini, devamli hareket eden ayaklarini hayranlikla seyre daliyorum. Iste o an herseyi unutuyorum, hatta 'hic buyumesin boyle kalsin' derken yakaliyorum kendimi siklikla... Onu cok ozluyorum, kucagimdayken bile... Sevgim oyle buyuyor ki her gecen gun, alip icim sokasim geliyor tekrar...

Bol bol sukrediyorum Allaha... Hamd ediyorum.. Tesekkur ediyorum.. Bebek isteyen herkesin bu duygulari yasamasi icin dua ediyorum... Bebeklerin saglikli olmalari icin dua ediyorum, hepsi Allaha emanet... Kucagimdaki mucizenin hicbir sey iken bu hallere gelisini hatirlayip acizligimi fark ediyorum bir kez daha... Ve aslinda hicbir seyi kontrol edemedigimizi... Rahmet ve merhamet duygulari bir annede sadece cocuguna karsi boyle ise, bizi yaratanda ne kadar sonsuz olabilecegine hayretler ediyorum... Gozlerim doluyor...

Annelik boyle birseymis iste...
DEVAMINI OKU

11 Aralık 2010

Yorgunluk

Bambinonun 9. haftasinin bitmesine 1 gun kala annesinde de yorgunluk kumulatif olarak artmaya devam etmekte sevgili okur!

Bu hafta verem, karma ve zaturre asilarini yaptirdik. Karma asi biraz agri yapti ki tum gun gece ve gunduz bagirarak acisini belli etti oglan :( Zaturre asisindan sonra ise (onu cuma, diger asilari carsamba gunu oldu) yine ayni seyler devam etti gaz sancilari ile birlikte. Uykulari kusa dondu, maksimum 20 dakika. Ustelik gece uykusuna da dun 11 gibi ancak yatabildi, o da 2 saat surdu sadece! Hani anneler diyorlar ya hep hasta olusuna degil de huyunun degistigine yanarim diye, bizimki de o hesap iste! Saat 9 da yatip 3-4 saat uyuyan oglan artik o uykusunu da kesintisiz uyumaz oldu. Hal boyle olunca o 3-4 saatte dinlenebilen anne bedeni yorgunluktan sinyaller vermeye basladi. Sag el bilegimi sarmaya basladim, oyle agriyor ki! Bir de uykusuzluk nedeniyle tatliya duskunlugum artti. Her turlu tatliyi sorgusuz sualsiz mideye indirmeye basladim. Uyurken salgilanan ve dinlenmeyi saglayan bir enzimi tatli yiyerek telaf etmeye calisirmis vucut.

Bugun yagan karla kisa resmi olarak giris yaptik. Bir ara disari cikmaya nyetlendiysek de arabanin temizlenmesi falan derken bambinoyu usutmeyelim diye geri eve girdik. Bunu da not etmis olalim.
DEVAMINI OKU

4 Aralık 2010

Bambino 2 aylik :)

Bambino bugun itibariyle 2 aylik oldu, tam olarak ise 8 hafta ve 5 gunluk :)

Doktor kontrolune gittik bu sabah. Bambino 4940 gram ve 57 santim olmus; masallah barekallah diyoruz hep birlikte :))

2. ay bir suru asi varmis, hicbirini yaptirmadik hastanede; saglik ocaginda yaptiralim dedik.

Genel muayenesi gayet iyi oglanin. Doktor bir tek "ufurum" denen; yenidoganlarda kalpte bulunan bir deligin kapanmamasi anlamina gelen bir seyden soz etti. Normalde dogumdan once ya da dogduktan bir iki ay sonra kapanirmis, bizimkinin hala kapanmamis o deligi. Ilk defa boyle birsey duydum, eger gelecek ay da kapanmamis olursa -ki cok dusuk bir olasilik dedi doktor- bir kardiyologa gorunecekmisiz.

Kalca ultrasonunu da simdilik gelecek ay cektirelim dedik, belki hic cektirmeyiz; muayenede normaldi hersey.

Gaz olayi hala devam ediyor, zamanin gecmesini bekliyoruz bazen sabir, bazen sabirsizlikla!

Uyku icin doktor "kendi halinde uyumayi ogrenmeye artik baslasa super olur" dedi. Ancak gaz sorunu nedeniyle istese de kesintisiz uyuyamiyor bambino, hem gazi oldugundan kucakta olmak sicaklik verdigimiz icin daha tercih edilir bir durum su anda. Aglatma olayini sordugumda da; "uyanik kaldigi zamanlar bebegi el ustunde tutun, sarin, kucaklayin ama uyku zamani geldiginde aglamasi bebege zarar vermez " dedi.

Iyi dedim, eve geldik ve ilk iki uyku denemesinde yatagina birakayim dedim ama aglamaya basladi hemen. Megersem gazi varmis ondan aglarmis zavallim. Kucagima alinca karnindan gelen gurultulari duydum ve o an vazgectim simdilik bunu yapmaktan. Muhtemelen her ay bir bahane bulacagim bunu icin, ana yuregi iste!!

Gunde 3 damla verdigimiz D vitamini damlasina devam.. Banyo icin hergun yaptirmaktansa gun asiri yaptirmamizi tavsiye etti doktor.. Cilt kurulugu icin kullandigimiz Mustela urunlerine devam edebilecegimizi soyledi.. Sunnet icin en azindan 4. aya kadar beklememizi soyledi ayrica; 6 ay ile 2 yas arasi optimal zamanmis..

Ha bir de bendeki hasimato tiroit nedeniyle bambinonun tiroit degerlerine bakildi kan alinarak. Bebeklerdeki tiroit degeri 5'in altinda olmaliymis, bizimkinin 3 kusur cikti cok sukur. Bundan sonraki kontrol 1 yasinda...

Hastaneye gittigimizde bambinonun uyku saatiydi ama uyutmadigimizdan iyice mizmizlandi bizimki. Cikista derin uykuya dalmisti. Biz de bunu firsat bilip ODTU ye balik ekmek keyfi yapmaya gittik kojoyla. Gunesli bir kis gununun keyfini cikardik :)

Bambinonun fotosu bu sabah cekildi, hastaneden cikarken. Sol elinin ustunde kan alinan yerde bant var. Uyanikken neredeyse hic fotosu yok, benim hic vaktim olmuyor. Bize bir fotografci lazim ;)
DEVAMINI OKU

29 Kasım 2010

Bambinonun Ilk Gezisi

Bambinonun ilk ev disi gezisi Ekim ayi icinde ODTU ye olmustu. Bir saat icinde gidip geldigimiz bu geziyi buraya not duseyim dedim. ODTU'de bizim oglanin arabasi bayagi iltifat almis, hatta bir kisi "Ne havali sey" diye de laf atmisti :)) Yaklasik 15 dk kadar soyle bir tur attiktan sonra arabaya binip eve donmustuk. Eve girdigimiz dakika uyanan bambino hemen mamasina kavusmustu :)
DEVAMINI OKU

25 Kasım 2010

Gunun Olayi

Bambinonun gaz sorunu icin ilaclar ve badem yagi haric herseyi denedik yazmistim ya, bugun yaklasik bir saat once bambinoya dun kojonun aldigi tatli badem yagi vermek istedim. Ama yanlislikla badem yagi yerine masaj yagi vermisim oglana!

Nitekim dun bir cay kasigi verdigimde tadi kotu gelmemis olsa gerek ki gayet guzel icmisti badem yagini. Bugun bir cay kasigi fazla gelmesin diyerek yarim cay kasigi vereyim dedim ama yanlislikla bebe masaj yagini alip vermisim bebege! Tadi kotu geldi ki hemen cikarmak istedi ve mizmizlandi. Ben "Allah Allah, dun ne guzel icmisti bugun ne oldu ki?" dedim ve bir de ne goreyim, badem yagi kutusunun icinde duruyor! Elmdekinin ustunde "saf, dogal, organik bebe masaj yagi" yaziyor!!

Hemen kojoyu arayip haber verdim. Kendisi panik bir halde eve geldi hemen. O gelene kadar ben oglani emzirmeye calistim, hani anne sutu herseye deva ya! Kojo gelip oglani gordu sonra da doktoru aradi. Doktor da gayet sakin bir sekilde "birsey olmaz" demis. Ben de o arada annemi arayip sordum. Masaj yaginin icinde rezene, lavanta, papatya, adacayi ve susam yaglari var. Rezene ve papatya rahatlatir, belki lavanta yakabilir dedi annem ve emzirmemi onerdi.

Simdi uyuyor bambino. Umarim kotu bir etkisi olmaz bu yagin. Ben sakinim, birsey olmaz insallah diyorum.

Kojo cikarken "Hepiniz sakinsiniz, bir tek ben mi panigim yaaa?!" diye soyleniyordu :))))
DEVAMINI OKU

24 Kasım 2010

Aynen Devam

Sevgili okur, bati cephesinde degisen hicbir sey yok! O nedenle yazacak yeni birsey de bulamiyorum diyebilirim. Hatta blogumun tarz degistirdigini goruyorum :)) Ama ne yapayim, gunlerim evde bambino ile ugrasmakla geciyor sevgili okur. Nerede o eski gezmeler tozmalar, yeni mekanlar, tarif denemeleri! Hayat benim icin su anda sadece bambinodan ibaret.

Zavalli bambinonun gaz sancilari da aynen devam ediyor, hala gece saatte bir -hatta dun 20 dk da bir kalktik- kalkmaya devam ediyorum. Gunduz de 20 dk sonra sanci icinde uyaniyor garibim. Denemedigim sey kalmadi, tatli badem yagi ve ilaclar disinda. Okudugu kadariyla gaz icin verilen ilaclar kabizliga yol aciyormus ve uzun vadede kolon kanseri riskini artiriyormus. Zaten anneannem zamaninda bu ilaclar mi varmis? diyerek bastan istememistim ilaclari. Insallah yakin zamanda atlatiriz da bebegim de ben de huzura kavusup biraz da birbirimizin keyfini cikaririz yahu!!

Havalar da serinledi zaten, disari cikilmiyor ve kapali hava beni olumsuz etkiliyor. Insallah depresyona falan girmem. Zaten evde yalnizim...

Bambinonun kiyafetleri kuculmeye baslamis bile. Alinan bazi kiyafetleri ya bir kere giydi ya da hic giyemedi. Evden disari cikmayinca da cok cici bici giydirmiyorum oglani. Yikanip utulenip kaldirilacak kiyafetler var bir suru.

Bambino acaip ses cikarmaya basladi. Ozellikle alti degisirken ne sesler cikiyor ne sesler. Ben de ayni seslerle karsilik veriyorum, boylece sohbet ediyoruz :) Artik kesinlikle eminim ki aglarken bazen *Anni* diyor :))) Bir de gercekten *Ingaaa* diyor genelde aglarken :) 7. haftamiz dolmusken bunu da not duseyim.

Iste boyle sevgili okur. Bu ara duzensiz gunlerin pesinde surukleniyorum. Bakalim nereye kadar...
DEVAMINI OKU

15 Kasım 2010

Bambinonun 6., Annesinin 1508. Haftasi :)

Bambinonun hayattaki ilk safhayi atlattigini gozlemliyorum, masallah ona :)

Artk ellerini fark etmeye basladi, cenin pozisyonunda degil duz tutatbiliyor uzun sure. Ellerini kenetleyip baris ve zafer mesajlari veriyor :)

Bacaklar uzun suredir duz durumda, tabi gaz sancisi gelince karnina cekiyor hemen. Ama bu ara sancilari tekme atarak karsiliyor, oyle daha rahat ediyor sanki. Biz yardimci olurken bacaklarini karnina cekmeye devam ediyoruz.

Gozler objeleri kisa sureli de olsa takip ediyor.

Sese tepki veriyor, sesin oldugu tarafa donuyor.

Boynunu her gecen gun daha kontrollu kullaniyor, saga sola cevirebiliyor artik.

Tukuruk uretmeye hafiften basladi, mendilsiz takilmak yok artik :)

Omuzuma aldigimda kollarini  iki yana acip kucakliyor gibi yapiyor ya, bayiliyorum :)

Yne omuzumdayken gazi geldiginde bacaklarini karnina toplayip tosbaga oluyor ya, o tortop haline bitiyorum :)

Karni acikinca Anniiii diye agliyor gibi geliyor bana, uyduruyor da olabilirim :) Zaten bu aglamalarini hala cozemedim. Gecen gun altini degistirmem icin agliyormus, ben israrla ac diye meme vermeye calisiyorum, bayagi bir debelendim. Bayagi aglattiktan sonra altini acmak aklma geldi, aninda rahatladi zavallim! sonra da likir likir icti sutunu! Cocugun oncelikleri var, cok karakter yahu :))

Meme emmeyecekse kucakta yatar halde durmak istemiyor, illa duz tutulacak. Omuzda durmayi da her zaman kabul etmiyor, en sevdigi pozisyon yuzu bize donuk ama havada tutulmak. Bir elim basinda bir elim poposunda dik tutuyorum, yuzu bana bakiyor sekilde. Bu sekilde asagi yukari hafifce sallanmak hosuna gidiyor, sanirim yercekimiyle gaz sorununa biraz cozum sagliyor bu pozisyon. Bilek ve kol kaslarimi bayagi gelistirdim sayesinde :))

Beni ve kojoyu taniyor yavas yavas, arada bir gulumsuyor bize. Biz de eriyip bitiyoruz tabiii :))

Odalardaki lambalara bakmaya bayiliyor, yataginin, alt degistirme unitesinin ve oyun halisinin uzerindeki zimbirtilara (mobile in Turkcesi nedir acep?) uzun uzun bakiyor.

Her gun balkona cikiyor, etrafi seyrediyoruz 10-15 dakika.

Dun kisa mesafeli bir yolculuk yaptik ama arabada hem gelis hem de gidiste devamli agladi. Neyi sevmedigini anlamadim. Donuste ben de arkaya oturdum ve yol boyu konustum onunla. Biraz sakinlesmekle birlikte ara ara aglamaya devam etti. Arabadayken bebek aglayinca kojo da ben de panik oluyoruz. Sikintisini anlayamadigimizdan hemen uygun bir yerde durup sakinlestirmeye calisiyoruz. Belki de koltugunu sevmiyor bilemiyorum! Emzik de almadigindan oyalamasi zor oluyor bambinoyu! Bu nedenle yapacagimiz uzun yolculugu ertelemeyi ciddi ciddi dusunmeye basladik.

Bugun benim dogumgunum ve de :) Bambinodan daha guzel hediye olamaz tabi ki :) Iyi ki dogurmusum :)))
DEVAMINI OKU

13 Kasım 2010

Bambino 40 Gunluk!

Bambinonun 40 i bugun doluyor, yasasin! :)

Biz bayram tatili nedeniyle 40 ucurmasini 39. gun yaptik :) Zaten bazi yerel kulturlerde 40 inda degil 37 veya 39. gun gibi tek gunlerde yapilirmis bu merasim.

Merasim derken ,aslinda oyle buyuk capli birsey yapmadik. Once ben banyo yaptim, cikarken icinde taslar olan bir tas suyu kevgirle kafamdan asagi doktum. Sonra bambino banyo yapti, tam 40 taslik suda, icinde taslar ve altin vardi yine :) Bambino suyu seviyor, genelde aglamaiyor, sadece sirti yikanirken birsey goremeyince biraz mizirdaniyor. Banyo sonrasi pelte gibi oldugundan 2 saat kesintisiz uyumayi basardi.

Bir de evde misafir varsa kesinlikle uyuyor oglan, acaip reklam yapiyor disariya :) Ama misafir gittikten sonra tas catlasin 10 dk icinde uyaniyor! Butun nazi bize bu oglanin!

Eveeeet, kirki cikti sonunda bambinonun. Basta "40 i ciksin hersey duzene girer" diyenlere sesleniyorum: Anacim duzen muzen yok, hatta daha beter oldu; simdi 45 dk da bir uyanip emmek istiyor, kucaga alinmak istiyor, hatta uyumamak istiyor! Gece hic uyumadik. Gerci bunda gaz sancilarinin rolu buyuk. Sanci geldikce kivraniyor ve dayanamadigi noktada basiyor cigligi. Gel de kucaga alma, gel de meme verme! Emzik hala almiyor, cok nadir aliyor,o  da uykuya dalma noktasina gelene kadar. Dalma asamasinda illa meme olacak en sahicisinden, oyle taklitlerle isi yok bizimkinin!

Sirt agrilarim basladi daha simdiden. Goguslerimde hafiften tahris olmaya basladi, eee her saat basi somurulmeye kim dayanir? Yine de 3. aya kadar, daha dogrusu gaz sancilari bitene kadar fazla mudahale etmemeye karar verdim. Simdilik bambino ne derse o :)

Bu arada 40 ini beklememi soyleyenler simdi "Hele bir 3 aylik olsun bak o zaman gor" diyorlar :))))) Kaldi surada 80 gun :)))

Simdiye kadar bambino uyudugu zaman ben de uyuyordum, ev islerinden el-etek cekmistim. Ama artik is basa dusuyor. Artik bu yeni duzenime alismam lazim ve en azindan mutfaga girip kendimizi beslemeyi basarabilmem lazim!! Gunde 3 saat uykuyla da duruluyormus demem lazim! Lazim da lazim iste :))
DEVAMINI OKU

9 Kasım 2010

1. Ay Doktor Kontrolu

Tarih: 6 Kasim 2010 Cumartesi

Yer: Ankara, Prof. Dr. Sevgi Baskan Gulnar in muayenehanesi

Durum:
Dogum kilosu: 3085 gr
Hastane Cikis kilosu: 2760 gr
Su anki kilosu: 4020 gr
Boy: 54,5 cm

Doktorumuz genel olarak bambinoyu saglikli buldu. Masallah Barekallah! :)

Emzik ve biberon kullanmamamizi istedi.
Bebegi kendi kendine birakin oyalansin, kendi basina takilsin ve uyusun dedi.
Kucaga alisirlar, alistirmayin dedi.
Her meme istediginde ac olmadigini biliyorsaniz meme vermeyin dedi.
Her gun banyo yaptirin, gunde 15 dk lik yuruyuslere cikarin oglen dedi.

Gece gunduz ayrimini ogretmeye baslayin dedi.
Gunduz uykulari geceden calmaz dedi.
Herseyi yesin anne dedi, gaz yapacak diye sakinmasin dedi.

Hepatit B nin 2. asisini oldu bambino.


Yukarida yazdigim ilk kisim uygulayamadiklarim. Ikinci kisim fena degil halde.

Birinci kisimla ilgili olarak:
Emzik vermezsem her meme istediginde ne ile oyalayacagim? Emme durtusunu nasil tatmin edecegim bambinonun?

Su anda kendi kendine takilmasi maksimum 2 dakika suruyor. Kendi kendine uyumasi ise soz konusu bile degil. Memede uyumayi tercih etti bambino. Emdikten sonra gazini cikarip yine memeye yaklastriyorum, isterse emiyor, isterse takiliyor. Bu sekilde uyutup yatagina geciriyorum. Hala gaz sorunumuz oldugu icin ozellikle geceleri sancisi geldiginde kucagima alip bu sekilde bir saat kadar oturuyorum.

Kucaga alistirmayayim ama hani bebeklerin ilk 3 ayi 4. trimestir olarak kabul ediliyordu ve bebek anneye ne kadar yakinsa o kadar iyiydi?

Daha once Mesa'da kontrole gittigimizde (ilk 20 gun icinde) oradaki doktor bize ilk 2 ay herseyin mubah oldugunu, nerede uyuyabiliyorsa orada uyumasini soylemisti. Ilk 2 ay birseye alismaz merak etmeyin demisti.

Simdi ben bu doktoru dinleyeyim mi? Yoksa doktoru mu degistireyim???
DEVAMINI OKU

8 Kasım 2010

Vicdan Sizisi

Butun gun yataginda uyutma cabalarima direnen bambino, uykusuzlugunun tavan yapmasindan midir yoksa annesini ic hesaplasmaya sevk etmek istemesinden midir nedir, tam 1,5 saattir kendi yataginda gik bile demeden oyalanip az once uykuya daldi. Muhtemelen ac, belki altinin da degismesi lazim. Ama onun bu halini gorunce gun boyu suren mucadeleyi (sabah hic uyumadi, direndi-ogleden sonra da memeden ayrilmadi hic) unutup vicdan muhasebesine basladim. 'Ne bakiyosun doktorlara, cok bilmis internet sitelerine, o minicik bir bebek ve anne kokusu, anne kucagi istiyor uyumak ve rahatlamak icin. Yataginda uyumayiversin dunyanin sonu mu? Gaddar anne seni! Bak aglamiyor artik, bir aa bile demiyor, begendin mi yaptigini!'
' Tracy Ablaymis, rutinmis, easy mis, hepsi bos hepsi!!!'
DEVAMINI OKU

6 Kasım 2010

Emzik

Kojoya ismarlanan Chicco emzik aksam eve gelir.

K: Super secmisim degil mi BB, ozellikle agiz kismi beyaz olsun istedim ve bunu aldim.

B: Iyi yapmissin da canim, emzigin on kismi niye pembe olani aldin ki?

K: Aaaa, oraya hic dikkat etmemisim, harbi pembe emzik almisim yaaaaa!

(Halbuki pembe kisim beyaz kisimdan daha buyuk yer kapliyor! Gitti bambinonun karizmasi :P )
DEVAMINI OKU

4 Kasım 2010

3 saattir

uyuyor bambino. Uyandirip meme versem mi diye dusunmeye basladim. Annelik iste! Uyusa bi turlu, uyumasa bi turlu!

Simdi bunu yazdim ya kesin uyaninxa 5 saat uyumaz geri!

Bu arada uykusunda agliyor, mizildiyor cogunlukla. Ben gaz sancisidir diyorum ama baska birsey olabilir mi?
DEVAMINI OKU

Ortaya Karisik

- Iyi ki bu blogu acmisim ve iyi ki varsiniz ey yorum birakan okur! Su andaki tek sosyal aktivitem burasi! Yorum yazanlarla monolog diyaloga donusuyor, ki buna cok seviniyorum. Tecrubeli annelerden tavsiye almak harika, hem de birebir :) Her ne kadar yorum yazanlara geri donus yapamasam da beni ne kadar mutlu ettiginizi bilin istiyorum :) Arada bir takip ettigim bloglara bakmaya calisiyorum ama cogu zaman yorum yazacak kadar zamanim olmuyor! Keske dusunceleri aninda yaziya doken bir sistem olsa (varsa da bize ulasacak kadar pazar payi olsa :P ) Takip ettiklerimin disinda yorum birakan blog sahiplerini de ziyaret etmek istiyorum en kisa zamanda, bana oyle geliyor ki cok guzel bloglar var onlarda da! Lutfen yazmaya devam edin, bana en buyuk moralsiniz!

- Gunler evde bambino ile birikte geciyor. Kayinvalidem bizimle...

- Eldiven kullaniyorum genelde ama bizimki cok hareketli oldugundan genelde cikariyor. Bir badisinin kendinden eldiveni var, digerlieri de geneldebuyuk geldigi icin eller iceride kaliyor. Ama bazen ellerini ne yapip edip disari cikariveriyor ve saniyesinde gozlerine sokuyor ya da burnunu falan ciziyor!

- Bambinonun saclari ipekten yapilmis tuyler gibi, yetiskinlerinki gibi cali supurgesi degil :) O kadar yumusak ki! Arkadaki tuyler onlere gore daha uzun ve de.

- Cok giydirmemek konusunda elimde geleni yapsam da mahalle baskisi nedeniyle istemesem de bir bakmisim uc kat battaniye altinda yatiyor oglan! Hele dun babannesi iki kalin battaniye arasinda tost gibi uyutmus oglani. "Sicagi seviyor bak oglan, siz usutuyorsunuz da uyumuyor" diyerek vicdan azabi hissetmeme neden olmus ve akabinde bambino geceyi uc battaniye altinda gecirmek durumunda kalmistir. Serine alistirmak istemekle birlikte bu gaz sancilarinin sicagi sevdigini fark ettim. Kiraz cekirdeginden yapilan iki yastigi mikrodalgada 45 sn isittiktan sonra birini karnina dgerini ayaklarina koyuyoruz ve rahatlama sagliyor. Hal boyle olunca serinlige nasil alistirabilirm ki ben bambinoyu? (Yorumlarda bu konuda ornek alasim gelen Berceste den ozellikle yanit beklenmektedir :PPP )

- Dunku "2 saattir uyuyor" yazimdan sonra tam 4 saat uyanik kalmayi basardi bambinom!! Zaten en cok anne-babanin nazari degermis!

-Yine dunden beri uyumayi reddetmeye basladi bizimki. Ne kadar cok uykusu olsa da tam dalacak zamani basiyor cigligi "Uyumak istemiyorum" diyor! Bugun de 3 saattir uyanikti, az once daldi. O da kalp atis seslerini dinleyerek (Bkz. Help My Baby Sleep CDsi, Kizlar tekrar cok tesekkurler!!)

- Emzik vermek istemeyen ben anne kisisi, dunku davranis degisikliginden beri bambinoya emzik alistirmaya calisiyrum. Daha dogmadan aldigim Nuk emzigi sanirim agzina buyuk geliyor, genelde genzine kaciyor meme basi. Bie arkadasimin tavsiyesi uzerine Chicco nun 0-3 ay icin emzigini aldik, onun ucu daha kucuk. Dunden beri donusumlu veriyorum agzina ara ara. Aslinda "Nasilsa evdeyim, ne zaman meme isterse veririm" diyordum ama lafimi yuttum bir kez daha! Yine tekrar ediyorum: Yasamadan bilinmiyor bu isler!! 4 saat uyumaya direnen ve cok sik meme isteyen bambinoya emzik vererek biraz rahatladim. Zaten benim mottom: Anne mutlu ve rahatsa bebek de mutlu ve rahattir! (bunu da yemem ileride insallah :PP )

-En basa yazmam gerekeni ne sona yaziyorum ya superim walla! Bugun itibariyle Bambinom 1. ayini bitirdi teyzeleri ve amcalari :))) Masallah Barekallah oglusuma :) (Nazarim degmesin diye artik devamli bunu soyluyorum oglana!)

- Bayram icin once guneyde bir tatil koyu ayarlayalim dedik ama ben nasilsa tum gunumu ve geceyi bir odanin icinde gecirecegim icin tek odaya dunya masraf yapmak icime sinmedi. Istanbul'daki arkadaslarimizi ziyarete gitmek istiyorduk ne zamandir, insallah onlarla gorusecegiz 2 gunluk de olsa! Tam kesinlesmedi ama umarim olur. Evde bana nasil bay geldi anlatamam! Onun disinda da "Cocuklu aileler birlesin Voltran olun!" seklinde gunubirlik ziyaretler ve gezmeler yapmayi istiyorum. Manzili dusuk tutuyorum simdilik, boylesi daha iyi olacak gibi.

- Evimizin yakinlarinda park, bag, bahce herhangi bir yesillik yoktur! Ustune ustluk drt bir yani yokus oldugundan pusetle disari cikma imkani bulunmamaktadir! Acilen tasinmayi istesem de banka hesabimiz bunun bir muddet olamayacagini soylemektedir! Arabayi kojonun kullanmasi ve bu yeni arabayla sadece bir kere surus yapan ve beceremeyen (direksiyon hidrolik degilmis, minibus surer gibi surmek gerekiyor, direksiyon icin de kol kaslari!!) ben ise kendimce cikis yollari bulmaya calisiyorum. Sling almistim UK'den (Bkz. Tri Cotti) ama oglan cok kucuk, icinde yutuluyor diye Baba Sling aldim internetten (orijinal diye aldim ama cakma gibi sanki, orijinali Mothercare'de). Tek omuza aliniyor bu sling. Bugun yikayip denemek istiyorum bakalim. Insallah oglan sever bunu...

-Simdilik bu kadar dostlar. Ben biraz dinlenmeliyim-yemek yemeliyim-tuvalete gitmeliyim, artik hangisini yapabilirsem!!
DEVAMINI OKU

3 Kasım 2010

2 Saattir

uyuyor bambino, masallah diyoruz hep birlikte :) arada mudahale ettim ama sayilmaz onlar :P aslinda kundagi kabul etse mudahaleye gerek kalmaz ama dogdugundan beri kollarinin baglanmasina karsi bizimki! oyle olunca serbest kalan eller yuzunu gozunu ciziyor malesef.
DEVAMINI OKU

5. Hafta

Efendim, bu pazartesi itibariyle bambinonun bu dunyadaki 4. haftasi bitti. Ancak sanirim bir aylik demek icin henuz erken, 4 Kasim'i beklemek gerekecek.

4 hafta bir yandan cabuk, diger yandan da gecmek bilmedi sanki. Evde kapali olmak, disari cikamamak beni biraz yordu. Bambinonun 2 saatlik rutini ve bu hafta basindan beri eklenen gaz sancilari kendime ayiracak vakit olmamasi anlamina geliyor artik.

Normalde her zaman uyuyamayan ben, gunduz abuk saatlerde, bambino uyur uyumaz kafayi koydugum gibi uyur hale geldim. Bu nedenle gecem ve gunduzum feci sasti. Gecen gun sabahin 7 sinde bir arkadasimi aradim mesela, normalde yapmam oyle seyler :)))

Annem kendi evine gitti, simdi yanimda kayinvalidem var. Bayram icin bir yerlere gitmek, lohusalik cinlerini kovmak ve mekan degisikligi (ya da oda degisikligi mi demeliyim??) yapmak istiyorum. Ancak bir yandan da tirsmiyor degilim. Yalniz basimiza becerebilecek miyiz bilmiyorum. Okudugum kadariyla bebek kucukken bakimi daha kolay, o nedenle daha cesaretli olunmali. Ama is basa dusunce oyle degil iste! Diger taraftan da benim gibi gezmeyi seven ve ogluna da bunu asilamak isteyen bir ruh bu kadar tirsak olmamali diyorum. Yine de biraz cesaretsizim iste. Sanirim havanin da etkisi var. Simdi cocugu usutmeyelim, gidecegimiz yer sicak mi olur, soguk mu, kalabaliga girince cocuga birsey olur mu gibi sorular da kafamda... Ama sunu da biliyorum ki, simdi yapamazsam ne zaman yapicam...

Sevgili okur, annelik halleri son safhada sanirim. Kafasi karisik anne modeli... Simdilik esen kalin...Sevgiler ve saygilar efendim...
DEVAMINI OKU

27 Ekim 2010

Poz-2-3-4

Uyurken agzini iyice buzusturup 333 pozisyonuna getirip uzun sure oylece kalmasi "Ruyasinda kimi opuyor acep?" sorusunu sorduruyor bana :))

Yine uyurken sag isaret parmagini cenesine ya da agzinin kenarina dayayip zor bir problemi cozmeye ugrasiyormus goruntusu veriyor, "Yardim edeyim oglum, matematik falan mi?" sorusunu sorduruyor bana :))

Gaz sancisi gelmeye ramak kala emmeyi birakip gozlerini kocaman acarak sanciya konsantre olmasi, sanci gecince hemen memeye hirsla yapismasi gulduruyor beni her seferinde :) (Ne guluyosam, cocuk aci cekiyo gozumun onunde!!!)

Bunlarin hicbirini fotolayamamiyor olmam ne yazik! Naapim, iki kolum var benim sadece :P
DEVAMINI OKU

26 Ekim 2010

Poz

Uyurken elini cenesinin altina koyup kaslarini da yukari kaldiriyor, bir de bacaginin birini hafif kirmiyor mu; yiyesim geliyor o pozlarini :)) hatta tekrar icime sokasim geliyor sikca :)
DEVAMINI OKU

20 Ekim 2010

Duzenimiz Duzensizlik!


Yorumlara geri donemiyorum hala, fark etmissinizdir... Doktorumuzu ve hastaneyi soranlar olmus: Mesa Hastanesi- yeni adiyla TOB ETU de oldu dogum. Otel konforunda, sessiz-sakin, ilgili ama daraltmayan personel ariyorsaniz siddetle tavsiye ederim. Bir de dogumdan sonraki 20 gun boyunca kontroller bedava :P Bizim kaldigimiz odanin yanindaki odada da normal bir dogum gerceklesmis ayni saatlerde, biz tik bile duymadik! Hemsireler babanin odaya girmeyip disarida bekledigini, bizim kojonun ise hic disari cikmadigini anlattilar daha sonra :) Bizim kojo yine takdirleri topladi walla :P

Doktorum ise Husniye Tanboga. Kendisi bence turunun son orneklerinden. Kadin dogumcu degil psikolog sanki. Rahat ve sakin tavirlariyla hem guven hem de huzur veriyor. Doguma gelen anestezi uzmani Funda Hanimi da tekrar anayim, ilk defa orada tanistik ama o da cok tatli bir bayan. Husniye Hanimla ilgili surada bir yazi paylasmistim.

Efendim anneligin en zor yani uykusuzluga alisabilmek sanirsam; en azindan su ana kadar benim icin oyle oldu. Dun gece neredeyse yine aglama krizine girecektim uykusuzum diye, neyseki hemen toparladim kendimi. Sonucta o kucucuk yavru da size muhtac ve bu dunyaya uyum saglamak icin ciddi mucadele veriyor. Bunu kendime hatirlatiyorum daraldigimda; bir de bugunlerin gececegini...

Ucuncu haftanin ortasindayiz ve ben ebeveynlik tarzima karar verdim: tarz marz yok :))) Kafama gore, daha dogrusu bambinonun kafasina gore takiliyorum :))

Ilk hafta hamilelikte okudugum yegane kitap olan Tracy Hogg ablamizin yemek-aktivite-uyku-sizin zamaniniz (e.a.s.y.) dongusunu hemen uygulamaya koymak istedim; malum, ne kadar cabuk alistirirsak o kadar iyi. Ancak tekrar ilgili boulmleri okudukca bu rutinin 3,5 kg dan az bebeklere uygulanmasini tavsiye etmedigini gordum Tracy'nin. Zaten ikinci hafta basinda bambinonun 3 saatlik degil de 2 saatlik dongulerle yasadigini fark ettim ve Tracy'nin planini rafa kaldirdim :) Yine 2. hafta basinda sarilik olcumu icin gittigimiz Mesa'da Aygun Hanima iphone'daki uygulamadan bahsedince "Ilk 2 ay duzen falan olmaz, ne zaman meme isterse verin, cetele falan tutmayin" demis ve aydinlanmamda payi olmustur :) (Bu arada ilgilenenler icin iphone icin bebeklerin saat kacta, ne kadar, hangi memeden emdikleri, ne zaman altini degistirdikleri -islak ve kirli olarak- ve ne zaman ne kadar uyuduklarini takip edebileceginiz bedava uygulamalar var. Tracy abla 3 saatlik duzene baslamadan once bebeklerin birkac gun cizelge tutularak takip edilmesini oneriyor, ki bebeginizi taniyip ona uygun bir rutin olusturabilesiniz diye.)

Boylece 2. haftanin ortasindan itibaren cetele tutmayi tamamen biraktim. Bambino ne zaman ne yapmak isterse onu yapiyorum. Yine gecen hafta yatak odasindan oturma odasina terfi ettik. Tum gun yatak odasinda olmaktan bana bay gelmisti. Bir de yandaki komsularimiz 3 cocugu ile iletisimi ancak bagirarak kurdugu icin ve apartmandaki ses yalitimi da sifir oldugundan hem oglus hem de biz rahatsiz olmustuk yeter miktarda! Annemi bizim yatak odasina gonderdik ve biz tv'nin karsisina kurulduk kojoyla. Simdi 24 saatim kanepede geciyor, bambino da yandaki koltukta kendi yataginda. Bambinonun yatagini UK'den almistim; adi snuggle nest. Bebeklerini kendileriyle ayni yatakta yatirmak isteyen ama "ustune mi yatariz, ezer miyiz yavruyu?" diye endiselenen tum anne-babalara tavsiye ederim :) Koyuyorsunuz araniza bu yatagi, yatagin kenarlari sert bir malzemeden, isteseniz de ustune yatmaniz zor zaten. Yavru mutlu, siz mutlu yatiyorsunuz :) Biz ilk birkac gece bambinoyu izledik kojoyla saatlerce aramizda. Nasil buyuk bir hazmis o oyle! Yalniz sonra kojo tirsti biraz, bebegin yataginin altina bir yastik koydu. Boylece bizimkinin yatagi taht gibi yukseldi :)
Su anki duzenimiz tam bir duzensizlik sevgili okur. Bambino yaklasik 20 dk emiyor. Sonra altini degistiriyoruz. Bazen emmeden once de degistirdigimiz oluyor. Sonra genelde tekrar emmek istiyor. Genelde emerken uykuya daliyor. Dalamazsa sirtinin ortasina pit pit vuruyoruz, aglarsa sssssttt sesini de ekliyoruz buna. Boylece ilk saat geciyor. Ikinci saatte bambino uyuyor ama genelde gaz sancilari nedeniyle cok sik uyaniyor. En ufak bir bagirsak hareketinde kasiliyor garibim, bazi kucuk sancilari atlatip tekrar dalabiliyor ama genelde onu uyandiracak kadar agrili oluyor hareketler. Bu bagirsak hareketleri 14. gun basladi.  Bir saatlik uykunun ancak ilk 15-20 dk si kesintisiz oluyor. Sonra sancilar basliyor. Bu nedenle o uyurken benim de uyumam mumkun olmuyor. Bu da bana goz alti morluklari, yorgunluk, gozlerin yari kapali olarak gezmek olarak geri donuyor! Sancilar geldiginde ellerimi karnina ya da sirtina koyuyorum atlatana kadar. Boylece ikinci saati yari uyur yari uyanik geciriyoruz ve 2. saat bittiginde tekrar basa donuyoruz: bambino acikmis oluyor!

Bu duzen (!!) ne zamana kadar boyle gider bilmiyorum, bilen varsa beri gelsin :) Mesa'daki emzirme odasinda tanistigim bir ikiz annesi 4 saat suren kesintisiz bagirsak hareketlerinden bahsetmisti. Sanirim normal bir durum bu??

Bu yaziyi yaklasik 4 saattir yazmaya calisiyorum. Basi ile sonu tutarli olmayabilir :) Dort saatte iki kez dongu yasadik. Yalniz gaz sancilari nedeniyle bambinom hic uyuyamadi, sersem oldu garibim :((

Bu arada bana gaz yapan seyleri yememeye calisiyorum. En basta inek sutu. bugun laktozsuz sut ictim ama yine de fayda etmedi galiba :(
DEVAMINI OKU

17 Ekim 2010

Lohusalik

'Soz ucar, yazi kalir' diye bosuna dememisler. Sozlu iletisimle guzel dileklerini iletenler bu kadar etkilemedi beni, yazili iletisime gecenler kadar! Yazdiginiz yorumlara oyle duygulandim ki anlatamam, tutamadim gozyaslarimi! İyi ki varsiniz demek istiyorum bir kez daha :)

Lohusalik ayri bir psikoloji, bunu da yasayarak ogrendim. Bu hafta iyi gecti cok sukur ama ilk hafta biraz arizali gecti. Bir haftada uc kere kabus gorum, ikisinde aglayarak uyandim, ama oyle boyle degil ziril ziril agladim. Ustelik de simdi anlatsam 'Neresi kabus bunun' denilecek cinsten ruyalar!

Haftanin sonuna dogru, sanirim bambinonun bu dunyadaki 5. gunu Cumaydi, ne yaptiysam oglani uzun sure uyutamadim. 45 dk da bir uyanmasi beni de uykusuz biraktigi icin sinirlerim bozuldu ve aksam kojo geldiginde patladim. Banyoda bir posta agladigim yetmezmis gibi sarilik olcumu icin hastaneye gidesiye kadar agladim kapidan cikar cikmaz. Kendimi caresiz ve aciz hissettim, bebegi anlamiyorum gibi geldi. Sonra ogrendim ki yenidoganlarin uykulari 45 dk lik devirler seklindeymis zaten ve uykulari bizden 2 kat daha hafifmis! O gunden beri 45 dk uyuyor, sonraki 45 dk da emiyor, sonra yine basa donuyoruz :)Bu bilgiyi ogrendikten sonra 2. haftam daha iyi gecti. Beklentiler dusunce daha da rahatladim.

Lohusalik adina simdilik yasadiklarim bunlar. Onun disinda takiyorum kirmizi tacimi kafama, geziyorum evde salina salina :PP
DEVAMINI OKU

15 Ekim 2010

Dogum Hikayemiz

Tarih 3 Ekim 2010 Pazar... Kojo ile onumuzdeki birkac yil yapamayacagimiz birseyi son kez yapiyoruz: uykumuzu alana kadar uyuyoruz :)) Hava gunesli, ruzgar da var ama gunes isitiyor hala insani. Kalkiyoruz, yine son kez oldugunu bilmeden basbasa kahvaltiya gitmeye karar veriyoruz. UK'e gitmeden once sik sik ugradigimiz Bayhan Ablanin yerine, Incek'e gidiyoruz. Beyhan Abla ortami guncellemis, yeni mekanlar yaratmis, bahceyi guzellestirmis... Kojoyla bir guzel koy kahvaltisi yapiyoruz :) Kahvalti sonrasi biraz dolasip annemlere ugruyoruz. Sohbet, muhabbet derken aksama dogru eve geliyoruz.

Ben gayet normal hissediyorum kendimi. Hani doguma dogru bir enerji gelirmis, hatta kadinlar kendilerini ev isine falan verirlermis :) Ben oyle hissetmiyorum, hesapta daha var ya doguma :) Aksam sakin bir sekilde TV nin karsisinda takilirken bambinonun hareketleri siklasiyor. Normalde de hareketli oldugu icin fazla ustunde durmuyorum ama gece 11-12 gibi hareketler dort bir yandan gelmeye basliyor. Kojoya "Bunlar dogum habercisi olabilir" diyorum. Kojonun eli bile sakinlestiremiyor oglani. Nerden bilelim sonun baslangicinda oldugumuzu :)

Gece 1'e dogru yatiyoruz. Hareketler biraz azalir gibi oluyor. Saat 3 gibi tuvalete gitmek icin kalkiyorum, her zamanki gibi. Agri-sizi-hareket yok, super! Isim bitince tekrar yatiyorum yataga. Aradan birkac dakika gecmeden bir anda birseyler akiveriyor, sanki altima yapiyorum! Hemen firlayip banyoya kosuyorum, bir iki dakika icinde tum su kesesi bosaliyor. Renksiz, kokusuz bir sivi; arada cok acik pembemsi lekeler. Iste o zaman kesin teshisi koyuyorum: Bebek geliyooooor! Hemen kojoya haber veriyorum. Bir anda kalkip giyinmeye basliyor kojo :) Iste hep merak ettigimiz, "Nasil olacak acaba?" dedigimiz anlar basliyor!

Doktorumuza hemen haber vermek istemiyorum. Olabildigince sancilari evde karsilayip sancilar siklastigi an hastaneye gitmek niyetindeyim. Sancilar arasindaki sureyi kontrol etmiyoruz ama basta yaklasik 4-5 dakika arayla geliyorlar. Sanci aninda kisa nefes alip derin nefes verme teknigini uyguluyorum. Ellerimi duvara yaslayip yana dogru yaylanma hareketi iyi geliyor, onu yapiyorum. Bazen de yere diz cokup one dogru esnemek iyi geliyor, onu da yapiyorum. Sanci aralarinda ise hastaneye goturulucekleri tekrar kontrol edip eksik seyleri kojoya iletiyorum, o da dort donuyor evde sagolsun. Bu arada doktoru ariyor kojo ve bilgi veriyor. Doktor benimle konusmak istiyor. Nasil oldugumu, nasil hissettigimi soruyor Husniye Hanim. Sonra da biraz daha evde kalabilecegimi, bir saat kadar yatip dinlenmemi, sancilar siklastiginda tekrar kendisini aramamizi istiyor. O da gayet rahat yani :)

Gidip yatiyorum doktorun dedigine uyarak ama yatmamla kalkmam bir oluyor. Yatmak hic iyi gelmiyor cunku. Sancilari daha cok hissediyorum yatinca, o nedenle hemen kalkip evde volt atmaya devam ediyorum. Cok kisa sure icinde  (yarim saat-40 dakika) sancilarin sikligi artiyor, yaklasik 2 dakikada bir gelmeye basliyor. Doktoru tekrar ariyoruz ve hastaneye gitmek uzere yola cikacagimizi haber veriyoruz. Sancilar oyle siklasiyor ki arabaya binene kadar kac kere durup bir duvara yaslanip nefes alip verme ihtiyaci duyuyorum. Bir de bu noktada sanci geldikce dizlerimi birbirinden ayirarak yere comelme hareketi iyi geliyor, kendimi dogal olarak bunu yaparken buluyorum sanci aninda. Kurbaga gibi bacaklarimi acip asagiya dogru esnedikce rahim agzinin acildigini hissediyorum. Bu esnada acilan bir gulu hayal ediyorum, kendimi onun gibi aciliyorum diyerek telkin ediyorum.

Araba ile hastane arasi 10 dakika ve Allahtan yol duzgun. Yalniz anayola cikana kadarki sokak aralari kismi oldukca acili geciyor. Her bir sarsinti icimde 10 kat fazla hissediliyor. Bu arada sancilar geldikce bacaklarimi olabildigince aciyorum. Bu arada arabaya binince kojo emniyet kemerimi baglamami bekliyor birkac saniye ama ben "kusura bakma takamayacagim onu" diyerek reddediyorum :) Yol boyu gozlerim kapali icime odaklaniyorum. Kojo daha sonra soyledigine gore 120 km hizla gitmis dortluleri yakarak! Trafik cezasini bekliyoruz bugunlerde :PP

Hastaneye ulastigimizda saat 4-4:30 arasi, sabah :) Otoparktan asansorle yukari cikana kadar yine her 2 dakikada bir sanci karsiliyorum durarak. Duvarlara yaslanarak ilerliyoruz :) Asansor cikisinda bir guvenlik gorevlisi tekerlekli sandalye isteyip istemedigimizi soruyor. "Hayir" diyoruz ve devam ediyoruz. 2. katta hemen hemsireler odamizi gosteriyorlar bize. Hastanenin iyi yani bebegi ayni odada dogurabilecek olmam, yani dogumhaneye gidilmiyor dogum aninda. Bir de mobil NST olayi cok faydali.

Neyse, odaya yerlesip verilen onlugu giyip (coraplarimi cikarmiyorum :P) kaldigimiz yerden devam ediyorum sanci karsilamaya. Zaman gectikce comelme istegim son haddine ulasiyor, balerin gibi aciyorum bacaklarimi :)) Bol yastik istiyoruz dizlerimin altina koymak icin. Hemsireler beni yataga yatirmak ve NST'ye baglamak icin birkac girisimde bulunuyorlar ama yataga yatmayi reddediyorum her seferinde. NST'yi taktirip koltugun onune tekrar diz cokuyorum. Arada kojodan su, muzik, kisik isik isteyip ortami kisisellestiriyorum. Ancak muzik olaya odaklanmami saglamadigi icin sessizligi tercih ediyorum bir sure sonra.

Ne kadar zaman geciyor bilmiyorum ama bir sure sonra Husniye Hanim tekrar ariyor ve nasil oldugumu soruyor. Ben "Artik gelin lutfen" dedigimi hatirliyorum :) Bu arada giderek gucsuzlestigimi fark ediyorum, zira sanci geldiginde odaklansam bile sanciyi bertaraf etmeye yetecek gucumun kalmadigini fark ediyorum. Uzun zamandir birseyler yememis olmam gucumu tuketmis anlasilan... Sancilarin arasi artik cok siklasiyor. Nefes alip vermeye devam ediyorum ancak yeterince basarili olamiyorum gibi geliyor artik. O an doktorumu istiyorum ve gucsuz hissettigimi soyluyorum. Kojo bana destek veriyor, yapabilecegimi soyluyor. Ama ben gucumun tukendigini hissederek epidural istedigimi soyluyorum. Cunku artik ayaga kalkacak ya da pozisyon degistirecek halim bile kalmamis oluyor.

Yine bir zaman sonra Husniye Hanim ve anestezi uzmani Funda Hanim geliyorlar. Cok seviniyorum onlari gordugume :) Epidural icin yataga gecmemi istiyorlar. Doktor ne kadar acildigima bakacak ve epidural icin uygun olup olmadigini soyleyecek. Yataga yatip yan donuyorum. Bacaklarimin arasina yastik aliyorum. Meger epidural aciklik 4 cm yi gectiginde yapilabiliyormus. Ben 8 cm acilmisim :) Super! Azicik dayansam epiduralsiz de dgurabilirmisim! Doktor beni tebrik ediyor ve epidural icin Funda Hanim devreye giriyor.

Epiduralle birlikte bir rahatlama hissi yerlesiyor bunyeye :) Epiduralde sancilar hic hissedilmiyor diye birsey yokmus. Ikinma hissinin gelmesi icin %20 oraninda sanci hissedilirmis. Bunu ogrenmek de beni rahatlatiyor. Bir sure bebegin ve vucudumun kendi gorevlerini yapmasini bekliyoruz. Bebek yavas yavas asagiya dogru iniyor. Taclanma denen kalca kemigine geldigi an basinc hissi geliyor ve itme sureci basliyor.

Yataktayim ama yan yatiyorum. Duz yatip bacaklarini acmaktansa bu pozisyonda daha rahat ediyorum. Ayrica bu pozisyonda epizyotomi daha az gerekiyormus. Bu arada gerekli enerjiyi alabilmem icin seker veriyorlar bana serumla. Cok hizli giden surec, itme sirasinda dogru ani kollamak ve enerjimi toplayabilmem icin ister istemez yavasliyor. Bir ara sol tarafimdaki duvarda saate bakiyorum: 9'u gecmis bile.

Kimselere haber vermiyoruz kojoyla. Ne onlari ne kendimizi strese sokmamak adina... Odada bir hemsire, doktorum, Funda Hanim, kojo ve ben variz. Dogru anlari beklerken sohbet ediyoruz, guluyoruz, ortam oldukca rahat :) Muzigi de actik :) Ben acligin etkisiyle "Hadi artik oglum, karnim cok acikti, gel de yemek yiyelim artik" bile diyorum :)))

Saat 10'a dogru geldiginde Husniye Hanim "Hadi artik, ya sen cikar ya da ben cikarayim artik" diyerek son duzlugun startini veriyor :) Aslinda biraz panik oldugunu goruyorum, nitekim bebek uzun sure ayni yerde kaldigi icin kalp atislari 130'lardan 76'ya kadar dusmus. Artik gelmesi sart! "Tamam" diyorum ve daha guclu itmeye basliyorum. Bu arada kojo ve Funda Hanim da gobegimden asagiya dogru bastiriyorlar, ben iterken. Funda Hanim bir merdivene cikmis hatta, daha rahat olsun diye :)

Veeee iste bebegin kafasi gorunuyor! Husniye Hanim hemen kojoyu cagiriyor bebegi karsilamasi icin. O an kojoya bakiyorum, bir de ne goreyim yuzu bembeyaz olmus, dudaklar mosmor! Bir an kendimi birakip "kojo gidiyor elden" diyorum. Husniye Hanim hemen devreye giriyor ve kojoyu sakinlestiriyor. Bebegin kalp atislarinin yavaslamasi haberinden sonra kojo sakinligini yitiriyor cok belli etmese de. Sonrasindaki mucizevi anlar boyunca kojo bir gorunuyor bir odanin diger kosesine gidiyor... Onun icin de essiz bir deneyim oldugu kesin (Hala o anlari hatirlayip gozlerimiz doluyor!)

Ben bebegin iyi oldugundan emin bir sekilde itmeye devam ediyorum. Hic panik yapmadigim icin herhangi bir komplikasyonla karsilasmadan bebek disari cikiveriyor! Iste ondan sonra film kopuyor bizde. Bebegin ilk sesini duymam ve kendisini gormemle birlikte basliyorum ziril ziril aglamaya. Kojo yanibasimda, o da agliyor. Ancak onunki biraz farkli cunku bebek kalp atislari yavasladigindan mosmor cikiyor ve bir anda bir hemsire ve doktor ordusu odaya girip sag yanimdaki unitede ari gibi calismaya basliyorlar. Kojo bebege birsey olmasin diye agliyorken ben olanlara cok anlam veremedigimden mutluluk gozyaslari dokyorum! Kojo bebegin yanina gidiyor bu sirada ve onunla konusmaya basliyor. Ben de bebegimin bana verilmesini istiyorum hemen. Ilk mudahale yapildiktan sonra bebegi gogsumun uzerine koyuyorlar. Aglamayi birakip konusmaya basliyorum onunla. "Hosgeldin oglum" diyorum. "Hosgeldin"...

Dogumda fotograf cekmesi icin yakin bir arkadasimin esi ile konusmustuk. Biz ortamda yabanci biri olmasindansa tanidik ve yaninda rahat hissedecegimiz birinin olmasini tercih ettik. Ancak arkadasim ve esi 5 Ekim'de Ankara'da olmak uzere tatile gitmislerdi. Bebis bir gun daha beklese ne afilli fotolari olacakti kimbilir :P 7 Ekim'den once gelmez diye dusundugumuzden cok da dert etmemistik. Zaten o olmasa baska birini de istemedigimze karar vermistik kojoyla. Kismet boyleymis! Yalniz Funda Hanim ve digerleri sagolsunlar almislar kamerayi bebegin gelisini ve geldikten sonraki ilk anlari oyle guzel cekmisler ki, izlerken hala tesekkurlerimizi yolluyoruz kendilerine! Oyle anlari yakalamislar ki anlatilir gibi degil...

Daha onceki yazilarimda bahsettigim epizyotomi olayina gelince... Dogumun son anlarinda Husniye Hanim iki kere sivi vazelin ile perine bolgesine masaj yapti sagolsun. Bu beni psikolojik olarak da cok rahatlatti. Yine son anlarda doktorum bana "Kendi haline mi birakayim yoksa ben duz bir sekilde keseyim mi?" diye sordu. Bir sure cevap veremedim ama sonra "Size birakiyorum" dedim Husniye Hanima. O da "Ben kesersem daha duzgun olur, kendi haline birakirsam ne olur bilmiyorum" dedi. Ben yine kendisine biraktim. Fakat benim duraksamamdan dogal olani tercih ettigimi hissetmis olacak ki hic mudahale etmedi kendisi. Dogum sonrasinda ise cok yuzeysel olarak yirtilma oldugunu soyleyerek 2-3 dikis atti sadece. Sanirim yaptiklarim ise yaradi :)

Iste bizim hikayemiz de boyle... 4 Ekim 2010 saat 10:23'te basladik yeni hayatimiza...
DEVAMINI OKU

12 Ekim 2010

Tesekkur

Bambino bir haftayi geride birakti. Hala yeni konumumuza adapte olmaya calisiyoruz, cogu zaman ruyadayiz gibi hissediyoruz :)

Mesaj gonderen, yorum birakan, arayan, ziyarete gelen, guzel enerjisini gonderen herkese cok tesekkurler! Su ara sadece telefondan ve kisitli surelerde internete baglanabildigimden mesajlara cevap yazmam ya da diger bloglari ziyaret etmem mumkun olmuyor. Yine ayni sebepten foto da yukleyemiyorum. Bir sure daha boyle gidecek gibi.
DEVAMINI OKU

11 Ekim 2010

Gobek Bagi

Az once bambinonun gobek bagi dustu :) Sanirim buna en cok kojo ve annem sevinecek; zira gobegine zarar veririz diye dokunmaya korkuyorlardi oglana.

Aksama ilk banyosu var insallah :) Veee bundan sonra bol sulu gunler bizi bekliyor :)
DEVAMINI OKU

10 Ekim 2010

Gobek

Tecrube edilerek ogrenilen bircok sey ogrenmeye basladim bebekle birlikte. Bunlardan biri de dogumdan sonra oyle hoop diye gobegin eski haline donmemesi! Normal dogum da olsa gobek oyle birkac gunde eski halini almiyormus. Su anda hala alti aylik hamile gibiyim :) Goren ve bilenler korse takmami tavsiye ediyorlar. Doktorum ise korsenin uzayan kaslari kisaltmayacagini, ancak egzersiz yaparak kaslari eski haline getirebilecegimi soyledi. Goren ama bilmeyenler ise ikinci cocuk icin beni tebrik ediyorlar :)))

Ogrendigim baska birsey de dogumda ancak bebek arti plasenta kadar kilo veriliyormus, daha fazlasi degil. Ben 53 kilo basladigim hamileligimi 68 kilo ile tamamlayarak 15 kg aldim. Dogumla birlikte 4 kilo vermisim sadece; su anda 64 kiloyum. Hamilelik oncesi boyuma gore cok zayif oldugumdan cok fazla sikayet etmiyorum halimden :) Yakisti bana kilolar :P
DEVAMINI OKU

9 Ekim 2010

Gulumseme

Bilincli olmadan, refleks olarak yaptigini bilseniz bile bebeginizin size gulumsemesi insani nasil da mest ediyor :) Eriyip bittiginiz an bu andir iste!
DEVAMINI OKU

8 Ekim 2010

Sut

3 gun suren yogun cabalarin sonucunda bambino dun ogleden sonra sute kavusmayi basardi :)
DEVAMINI OKU

7 Ekim 2010

Bebek Kokusu...

dunyadaki en guzel koku...
DEVAMINI OKU

6 Ekim 2010

Mutlu Haber :)

Pazar gecesi baslayan dogum sureci 4 Ekim 2010 Pazartesi gunu sabah saat 10:23'te tamamlanarak 3 kilo 85 gram agirliginda bize gore dunyanin en tatli erkek bebegini dunyaya getirmemizle son buldu :) Anne ve bambino iyiler :) Kojo da oyle ;) Yeni yasamimiza alismaya calisiyoruz...
DEVAMINI OKU

1 Ekim 2010

39+1

Eveeeeet, bugun itibariyle 39. haftayi geride birakmis ve son demlerini yasayan bir gebeyim :) Bu yolculugun basindan beri inanamadim icimde baska bir canliyi tasidigima. Oyle bir mucize ki bu, kelimeler yetmez anlatmaya! Halen de inanamiyorum yakinda ailemize birinin daha katilacagina. Sanki baska bir alemdeyim, bir arkadasimin dedigi gibi "Yukari cikmisim da oradan kendimi izliyorum". Cok degisik seyler hissettiklerim, kendim bile tarif edemiyorum cogu zaman.

Yazmadigim zaman icinde hareketli gunler gecirdim. Ise baslamistim, 37. haftayi doldurunca ayrildim :) Birkac gun evde gecti, sonra gecen haftasonu Esra ve MK ve Esra'nin gorumcesini agirladik Ankara'da. Ozlemisiz cok! Cok kisa kaldilar ama hic yoktan iyidir diyerek teselli ettik kendimizi! Bu arada Esra sayesinde hamileligimin son zamanlarina ait fotograflar oldu elimizde, biz bu konuda acaip tembel bir cift ciktik! Esra da olmasa hic fotomuz olmayacak!

Bu hafta endokrinoloji kontrolum icin doktordaydim. Bir gun muayene, bir gun tahlil verme (ac karnina veriliyor), diger gun sonuc gosterme derken neredeyse hergun disaridaydim. Ilginc gozlemlerde bulundum her zamanki gibi. Mesela, sehrin gobeginde o kadar zaman gecirdim, gordugum hamile sayisi bir elimin parmaklarini gecmedi. Gebeler disari cikmiyor mu diye dusunmedim degil :) Gordugum puset sayisi ise bir rekor galiba: sadece bir (Not: bu veriler gunluk ortalamalardir :) )Bir de insanlarin beni gorunceki tavir ve davranislari cok ilginc geldi. Kara gunes gozluklerimin arkasindan izlemek cogu zaman zevkli ama bazen de "yeter kardesim ne bakiyosun hic mi 9 aylik gebe gormedin?" derecesine varacak kadar tacizkar geldi. Durup arkasina bakarak suzenler, saniyesinde aklindan neler geciyorsa gozlerini kisarak bakanlar, dikiz aynasindan izleyenler, alenen dik dik bakanlar, ve daha neler neler... Otobuste yanina oturdugum bir bayanin bir anda elini sap diye gobegime koymasi ise bombaydi! "Ah caniim" diyerek sevmekle baslayan, "erkek dimi" diyerek devam eden, erkek oldugunu ogrenince "iyi iyi, kiz olmasin bu devirde(?!)" diyerek beni derin dusuncelere sokan, inerken bir "iyi gunler" bile demeden ayrilan teyzeye buradan selam gonderiyorum. Istatistiklere baktigimizda, en cok sorulan, daha dogrusu kendinden emin bir sekilde soylenen seyin "Erkek dimi" oldugunu goruyoruz. Bu ifadeyi "cok kilo almamissin" izliyor; sanki hamilelikten once de beni biliyorlamis gibi :))) Ha bir de, metro beklerken elindeki cikolatayi "canin cekmistir, al ye" diyerek bana vermek isteyen citi piti bir kizi anmadan gecemeyecegim. Metro gelip de binmek icin kapiya yoneldigimde kosarak yanima gelip "aman dikkat et, seni korkuturlar simdi, dogum cok rahat birsey, korkma sakin, ben iki tane dogurdum!" diyip, sonra yine kosarak baska kapidan metroya binisi ve inerken bana bakip el sallayisi unutulacak gibi degil.

Kendime not almak adina yaziyorum ki, endokrin test sonuclarimda tiroit ilacimin dozu yeniden duzenlendi, biraz artti. Dogumdan sonraki 1,5 ay icin de bir doz verdi doktorum. Test sonuclarina gore kansizligim sinirda, kolesterol ve trigliserit ise ust duzeyin biraz ustunde cikti. Doktor, bebegin kendine yag tabakasi yaparken beni de etkiledigini ve bu sonuclarin normal oldugunu soyledi. Ben de son aylarda kendimi kaptirarak yedigim hamur islerinden sanmistim :P Onun disinda hersey normal gorunuyormus cok sukur!

Yarin da haftalar sonra kadin-dogum doktorum ile gorusecegim bakalim. Normalde hamileligin son zamanlarinda cok sik gorusuluyormus doktorla ama hem benim rahatligim hem doktorumun rahatligi (bir suredir de tatilde olmus olmasi) bizim gorusmelerin arasini acti. Yarinki gorusmede danisacagim uc konu var:

- Bebek hala pozisyon almadi, yan yatiyor kereta. Kafayi asagi vermezse dogal dogum zor biraz! Bir arkadasim akupunktur ile bir seansta bebegi dondurduklerini soyledi. Hipno-dogum teknikleri ile de birkac seansta yapilabiliyormus. Ya da doktor elle mudahale ediyormus duzelmesi icin. Bakalim yarin ogrenicez neler yapilabilecegini.

- Bir suredir bagirsak hareketlerim yavaslamisti ama hemoroid olmayi hic ummamistim, hamilelik nelere kadirmis! Bugun sabah ac karnina ceviz, erik ve armut kuru yaptim kendime. Ise yaradi, bagiraklari calistirdi ama hemoroid olayinin gecmesi daha uzun surecek sanirim. Bir de dogum sirasinda hemoroidin ilerleme olasiligi var, iste bu nokta beni biraz endiselendiriyor...

- Kullanmakta oldugum ilaci ne zaman birakacagimi merak ediyorum bir de. Bir arkadasim ilaci biraktiktan 3 gun sonra dogumun basladigini soylemisti. Simdi bende de biraz sartlanma oldu.

Bir de dogumun meraki+heyecani+korkusu+bilinmezligi var bir yandan. Umarim kolay ve rahat bir dogum olur...
DEVAMINI OKU

20 Eylül 2010

Kolay Dogum Icin

"Herseyin dogali, dogaya uygun olani guzeldir" felsefesi dogum icin de gecerli. Her ne kadar TR'ye gelince dogal dogum konusunda "Acaba yapabilir miyim?" diye bir soru isareti kafama yerlesmis olsa da (mahalle baskisi!!); gerek UK'de ogrendiklerim, gerekse kadin bedeninin dogal dogum icin tasarlanmis oldugu gercegi bana bu konuda cesaret vermeye devam ediyor. Yine de kimse bilemez nasil bir dogum olacagini; herseye hazirlikli olmali. Ben sadece hersey yolunda giderse dogal bir dogum istedigimi soyleyebiliyorum.

Tabi hersey "ben dogal bir dogum yapmak istiyorum" demekle bitmiyor. Her ne kadar kadin vucudu bu is icin yaratilmis olsa da ve en iyisini bilse de, beynimizde birikmis bircok yanlis-kirli-saplantili bilgi bu olayi vucudumuza teslim etmemizi zorlastiriyor. Bu nedenle de kafamizdaki yalan-yanlis bilgileri silmek, en azindan bertaraf etmek gerekiyor. Bu da bilgi edinmek, ogrenmek, tekrar etmek yoluyla gerceklesiyor.

Daha sonra yazmayi umdugum konulardan biri olan hipno-dogum (hypnobirthing) olayi bunu gerceklestirmenin yollarindan biri. Ozellikle benim gibi cocuklugunda dogum sirasinda olen kadinlari konu alan Turk filmlerini sikca izlemis ve hamileligin ilk gunlerinden itibaren bu kareler su yuzune cikinca "ben dogumda olecegim" diyerek kojosundan helallik alan biri icin bu tur bir egitimden gecmek sart!!! Bu egitimi TR'de veren egitmen sayisi bir elin parmaklarini gecmiyor ne yazik ki. Sehir olarak da Marmaris ve Istanbul'da konuslanmislar bu egitmenler. Ankara'ya ve diger sehirlere gunubirlik egitimlere geliyor olsalar da bunlarin ne zaman olacagi ve buna katilabileceginizin garantisi de yok. Bu egitmenlerle iletisime gectigimde bana "Bu isin merkezi UK, neden orada almiyorsunuz bu egitimi?" dediklerinde TR'ye gelmeden kojoyla bu egitimi almaya karar verdim. Bu konuyu daha sonra yazmayi dusunuyorum dedigim gibi.

Hipno-dogum egitimi bedenime guvenmemi ve beynimin bilinc bolumunu kapatirsam rahat bir dogum gecirebilecegimi ogretti temel olarak.  Nefes teknikleri-rahatlama teknikleri ve gorselleme yollarini kullanarak bunu saglamak mumkun. Ancak soylemesi yapmasindan daha kolay tabi.

Bunun disinda kaslari acici egzersizler yapmak dogal dogum ve dogum sonrasi icin oldukca etkili. Ben hamileligimin ilk zamanlari duzenli yuruyus yapiyordum, sonra 2. trimester da okul agir basinca yuruyusu biraktim, TR'ye gelince 1-2 ay devam ettim, sonra erken dogum ihtimali ortaya cikinca birakmak durumunda kaldim. Yani cok duzenli bir egzersiz yasantim olmadi. Ama dogum yaklastikca zaten dogumu kolaylastirici hareketlerin sayisi azaliyor. Toplasaniz 5-6 temel hareketi gecmez yapilmasi gerekenler. Pilates topunun uzerinde oturmak, kedi-kopek hareketi (eller ve dizler yerde), comelmek, kalcalari hareket ettirmek, pelvik bolge hareketleri (Kegel egzersizleri) aklima gelenler. Gobek buyudukce daha fazlasini yapamiyorsunuz zaten, en azindan ben yapamadim.

Bunlar simdiye kadar ogrendiklerimdi. En son doktor gorusmemizde epizyotomi (Doğumu kolaylaştırmak ve vajina yırtılmasını önlemek amacıyla vulvanın deliğini genişleten kesitler yapılması) konusu acildiginda doktorum bunu genellikle yaptigini, kendi yapmazsa yirtilma olabilecegini ve bununla bas etmenin daha zor oldugunu soyledi. Genelde ilk dogumlarda daha cok oluyormus bu durum. Bu bilgiyi daha once bilmiyordum. Ilk tepkim "mumkun oldugunca kacinalim" oldu hafif panik icinde :) Doktorum da "olmazsa benim icin de super olur, ben de hic sevmiyorum kesmeyi-dikmeyi ama anatomik yapi ile cok ilgisi var" dedi.

Bu konusmadan sonra epizyotomiyi onlemenin yollari var mi diye arastirmaya basladim. Anladigim kadariyla diger konularda da oldugu gibi bunun da ucu rahatlamaya cikiyor. Ne kadar rahat olursaniz kaslariniz da o kadar gevsiyor ve acilma daha kolay oluyor. Zaten dogum olayinin tamami icin gecerli rahat  olma durumu. Hatta sonrasi icin de :)) Rahatlamak disinda Kegel egzersizleri yapmak da o bolgedeki kaslari guclendirdigi icin onerilen yontemlerden.

Perinal bolge masaji (perine masaji olarak da geciyor- Ingilizcesi perineal message) yeni ogrendigim bir yontem. Amac perine bolgesinin elastikiyetini artirmak. Gebeligin 34. haftasindan sonra uygulanmasi oneriliyor. Ben bunu ogrendigimde 37. haftaya girmistim ama "ne kadar yapilsa kardir" diye dusunerek uygulamaya basladim. Temel olarak parmaklarin badem yagi ya da asitsiz zeytinyagina batirildiktan sonra vajen girisine masaj yapilmasi suretiyle perinal bolgeye esneklik kazandirilmasi, daha dogrusu esnekliginin artirilmasini olarak ozetlenebilir bu masaj. Konuyla ilgili Turkce kaynak pek bulamadim. Surada Eskisehir'de yapilan bir calismayi anlatan bir makale var. Her ne kadar orneklem sayisi az olsa da, bu masaji duzenli olarak yaptiran gebelerde epizyotomi orani %10 olarak, masaj yaptirmayanlarda ise epizyotomi orani %92 olarak gerceklesmis. Ingilizce kaynak ise oldukca fazla bu konuda. Masajin uygulama bicimi konusunda birkac yontem var. Ben kafama gore yapiyorum, ne kadar dogru yapiyorum konusunda hicbir fikrim yok ama dedigim gibi hic yapmamaktan iyidir diyerek devam ediyorum.

Masaj olayina girmek istemeyenler icin ise pratik bir alet gelistirilmis: EPI-NO. Bu alet masaji elle degil de kucuk bir balon yardimiyla yapmayi sagliyor. Vajen girisine yerlestirilen balon (sadece ucte ikisi yerlestiriliyor), pompa yardimiyla sisiriliyor ve o bolgenin esnekligini artirmaya bu sekilde yardimci oluyor. Gebeligin 37. haftasindan itibaren kullanilmasi oneriliyor. Kullananlarin yorumlarina bakilirsa oldukca etkili bir yontem. Buradan ve buradan daha detayli bilgiye ulasabilirsiniz (Ilkinde birkac dil secenegi var, ikincisi Ingilizce). Ne yazik ki TR'de satilmiyor. Aletin UK fiyati yaklasik 90 pound. Yani cok da ucuz bir alet degil! Yine ayni sitelerden aletin gorsellerini ve calisma prensibini inceleyebilirsiniz.

Son olarak dengeli bir beslenme ve ozellikle bol sivi aliminin dokulari esnek tuttugu bilgisini paylasayim. Ozellikle su icmek hem amniyotik sivinin duzenli degismesine hem de hucrelerin yenilenmesi ve elastikiyeti icin onemli.

Bunlar benim bildiklerim ve ogrendiklerim. Hem unutmamak hem de baskalarinin isine yaramasi icin burada paylasiyorum. Allah tum gebelere kolay ve rahat bir dogum kismet etsin :))
DEVAMINI OKU

16 Eylül 2010

İşbaşı

Coook uzun zamandan beri Türkçe klavye kullanmıyordum, yazmak zor geldi şimdi :P


Dün itibariyle iş başı yaptım! Şu anda işyerinden yazıyorum...

İlk günün heyecanı (?!) iki gün önceden kendini gösterdi bedenimde. Hamile olmasam stres olup olmadığımı anlamak bu kadar kolay olmayacaktı sanırım. Ama bedeninizde yaşayan ikinci bir canlı varsa, hissettiğiniz her şeyi direkt olarak size yansıtıyor hal ve hareketleriyle. Gece rahat uyuyamadım, gündüzleri kasılmalar hissettim, yürümekte ve ayakta durmakta zorlandım.

Dün sabah uyandığımda hepsi yok olmuştu ama. Sabah kalkıp güzel bir kahvaltı ettik kojoyla. Sonra aylardır ilk defa pantolon ve kapalı ayakkabı giydim, işe geliyorum diye. Ha bir de makyaj yaptım hafiften, yine aylar sonra. Kojo ile mesai saatlerimiz aynı olduğundan erkenden bırakıldım iş yerine. Tabi erkenden içeri girmedim, parkta biraz oturdum, mesai başlama zamanı içeri girdim.

Hiç özlememişim işyerini. Hiç hem de! Yine de el mahkum, geldim işte. İki yıl aradan sonra herkesi tekrar gördüm. İki yıllık haberleri aldım. Herkesin hayatının ne kadar değiştiğini fark ettim, benimki de dahil! Bazılarını yıllanmış buldum, bazılarını ise hiç değişmemiş.

Gün boyu evrak işleri ile uğraştım: İnsan Kaynakları, Muhasebe, Doktorluk, kendi birimim arasında mekik dokudum resmen. Ve yine anladım ki bürokraside işlemler uzun sürüyor, siz ne kadar çabalasanız da. İllaki bir yerlerde takılıyorsunuz. Neyse, yine de bayağı bir şey hallettim bir günde.

İş çıkışı doktorumun yazdığı “37 haftalık gebedir, artık kanunen çalışamaz” raporunu almaya gittim. Oradan çıktığımda ayaklarımın ayakkabıyı yırtacak kadar şiştiğini fark ettim; artık adım bile atamamaya başlayınca kojoyu arayıp beni almasını istedim. Aksilik bu ya, onun da toplantısı varmış, beni benimle başbaşa bıraktı mecburen. Ben de kendimi ilk gördüğüm yere attım, biraz dinlenmek üzere. Yaklaşık 2 saat yerimden kalkamadım ve de, iyi mi! Birşeyler atıştırdım, kitap okudum ve bu sırada ayaklarımın eski ölçülerine dönmesini umdum. Ama nafile! Kalkarken ayakkabılarımı giymeye çalıştım ama bana en az bir numara küçüktüler J Ben de neden şimdiye kadar düşünemedim diyerek ayakkabıları terliğe çevirdim, arkalarına basmak suretiyle! Veee sonunda bir nebze de olsa rahata erdim J Daha az acıyla otobüs durağına kadar gittim ve otobüse bindim. Eve geldiğimde saat 9’a geliyordu. Hemen arkamdan kojo geldi. İki aç ve yorgun insan olarak birbirimize bakındık önce naapsak diye :P Ben önceliği zavallı ayaklarıma verdim ve kovanın içine tuzlu su hazırlayarak ayaklarımı içine soktum! “Cosss” diye ses çıktı :PPP Kojoya da dolaptaki yemekleri ısıtıp sofra hazırlamak düştü J

Ayaklarımı hissetmeye başlayınca ilk günün yorgunluğu üzerime çöktü bu sefer J O sırada TV’deki bir İran filmi gördüm ve merakımı celbedince sonuna kadar izledim. Hatta önce filmin İran’da geçtiğini anlamadım, sanki Türkçeye benzer bir dil konuşuyorlar gibi geldi. Azerbaycan dedim önce ama sonra olmadığını anladım. Kürtçe mi acaba dedim ama o da değil. Farsça olduğunu anlayınca şaşırdım, ne kadar çok ortak kelimemiz varmış. Altyazı okumadan bazı cümleleri ve neredeyse tüm ünlemleri kolaylıkla anlamak çok şaşırttı beni! Ve İran’a gitmek istedim J)) Bu halimle hala gezme tozma peşindeyim ya, ne diyeyim kendime!
DEVAMINI OKU

5 Eylül 2010

35. Hafta

35. haftasini doldurmus, kocaman bir gebeyim artik :) Bebegimiz benim strese girmem nedeniyle malesef buyuyememis son ayda :( En son 2 kg sinirindaydi kilosu :( Yine stres nedeniyle kilo kontrolunu tamamen biraktim son ay. Ilk gunler bogazimdan lokma gecmiyordu, aklima bile gelmiyordu aclik. Sonraki gunlerse tam tersi bir seyir izlemeye basladim, elime ne gecerse agzima atiyordum, hala da oyle devam ediyorum diyebilirim. Son ay icinde toplam 4 kilo aldim ama bebege giden sadece 50 gr! Yeterli miktarda kan ve oksijen ulasmiyormus yavruya :((( Stres nelere kadir a dostlar!!

Bunu tekrar etmek istemiyorum ama yine stres nedeniyle rahim ici kasilmalar basladi ve erken dogum riskim ortaya cikti. 32. hafta calisma raporu icin tesadufen gittigim bir hastanede karnimin tas  gibi oldugunu, bu durumda rapor falan veremeyeceklerini, erken dogum ihtimalinin yuksek oldugunu soylediklerinde tahmin edersiniz ki soka girdim ve uzuntume uzuntu ekledim!! Birkac gun sonra doktor kontrolune gittigimde yaklasik 10 dk suren ultrason boyunca iki buyuk kasilmayi goren ve bu nedenle ultrasona dogru durust bakamayan doktorum bir an once aklimi basima toplamam gerektigini, bebegin herseyden daha onemli oldugunu soyleyince gozlerimdeki ve kulaklarimdaki perde kalkti sanki! Bebek henuz cok kucuk ve erken gelmesini tabi ki istemiyorum. Daha durmali icimde. Daha buyumeli. Daha erken.

Bebegin erken gelme ihtimaline karsi akcigerlerinin gelismis olmasi icin 4 doz igne yedim. Bir de normalde kalp ilaci olarak kullanilan ama rahim ici kasilmalarda da etkili bir ilaca basladim. Onun disinda da devamli istirahat, bol bol sivi ve kafami rahatlatmam gerekliligi recetenin en basinda yer aliyor. Gecen haftadan beri iki kez NSTye girdim. Ilkinde kasilmalar devam ediyordu. Ikincisi biraz daha iyi cikti ama bebek pek hareketli degildi zaten. Haftaya bir NSTye daha girecegim.

Aldigim kilolari artik bedenim kaldiramiyor, limiti coktan asmis olmaliyim. Ama dedigim gibi artik cetele tutmuyorum, onemli olan bebegimin buyumesi ve erken gelmemesi. Hantallasan bedenime bir de buyuyen gobegim ve yercekimi etkisi de eklenince uzun sure ayakta kalmam namumkun hale geldi, maksimum 10 dk durabiliyorum ayakta. Hal boyle olunca evde yemek ya da temizlik yapmam da pek olasi olmuyor artik. Egilmek, dogrulmak da cok zorlasti.

Stres yaratan unsurlar hala gecerliligini korumaya devam ediyor. Elimden geleni yapiyorum ve bol bol dua ediyorum.

Butun bir yaz nasil gecti aklim almiyor. Yerlesme telasi, sicaklarla bas etmece, tez yazmaca, doktor bulmaca, hastane karar vermece, bebegin eksiklerini tamamlamaca, sicaklarla bas etmece, duldulu degistirmece, kojoya is bulmaca (bu konuda pek birsey yapmadim ama stresi yeter zaten), alinan kotu haberlerle bas etmece sanirim TRye geldigimizden beri yasadiklarimizin ozet kelimeleri... Yine de cok hizli gecti! Hele Ramazandan hicbir sey anlamadim. Oruc tutmayinca cok anlamli gelemedi malesef bana. O da geldi geciyor bile. Etrafta herkes bayram tatilinde bir yerlere gidiyor. Biz mecbur Ankarayi bekleyecegiz. Zaten tuvalet ve yemek olayi olmadan bir saatten fazla dayanamiyorum :))

Gece uyanmalar da son hizla basladi ve devam ediyor. Zaten artik uzun sure derin ve uzun uykular yok sanirim. Gece sahura kadar oturan kojodan nobeti ben devraliyorum genelde. Bazen televizyona bakiyorum aptal aptal, bazen bilgisayarin basinda oturuyorum, ama mutlaka birseyler atistiriyorum. Uzun sure ayakta olmasam bile gece en az iki kere tuvalete kalkiyorum.

Resim, National Galleries of Scotland'dan. William McTaggart'n 1864'te yaptigi Spring (Ilkbahar) adli tablo. O kadar muze gezdim ama hayatimda ilk defa begendigim tablolarin kartpostallarini burada, Edinburgh'da, aldim. Bunu da not dusmus olayim.
DEVAMINI OKU

29 Ağustos 2010

Gaf

Dun doktora giderken (bu ara biraz siklasti gidisler) apartmandaki bir komsumuz durdurdu beni. Hal-hatir sorduktan sonra soyle bir diyalog gecti aramizda:

Komsu: Bu sene fitreyi kime veriyorsunuz, verdiniz mi?
Ben: Yok vermedik daha. Bilmem ki, siz kime veriyorsunuz?
Komsu: Kem kum...

Meger kadincagiz utana sikila benden fitremizi kendilerine vermemizi istermis. Ben akilli bunu dusunemeyecek kadar kendi dertlerime odaklandigim icin cok guzel gaf yaptim.

Herkesin derdi, gaylesi farkli. Kendi dertlerime bu kadar odaklanip benim disimdaki herseye karsi farkindaligimi yitirmis olmam kendime kizmama yol acti - bir kez daha.
DEVAMINI OKU

19 Ağustos 2010

Bazen...


Kara bulutlar dolasir uzerinizde..
Elinizi attiginiz hicbir is ya sonuclanmaz istediginiz gibi, ya da isi sonuclandirmak icin dolambacli yollara saparsiniz gereksiz yere..
Aldiginiz karpuz bile kelek cikmaya baslar, ama istisnasiz her karpuz..
Daha buyuk problemleri cozmek icin ugrastikca kenara itilirsiniz.. Kontrol sizin elinizden coktan cikmistir..
Ne yaptim da boyle oldu diye dusunursunuz.. Kimin ahini aldim.. Kimin nazari degdi.. Nasil bir kotuluk isledim de bu durumlara dustum diye dusunursunuz, dusunursunuz.. Ama isin icinden cikamazsiniz..
Hayatin aslinda vermis oldugu isaretleri "Batil inanc bunlar" diyerek bertaraf etmeye calisirsiniz.. Ama aslinda onlarin gercekten isaret oldugunu anladiginizda cooook gec olmustur.. Dibine kadar batmissinizdir, o zaman dank eder kafaniza..
Sonra keskeler baslar.. Zamani geriye cevirip farkli davranma senaryolari kurarsiniz.. Ama nafile..
Velhasil elinizden birsey gelmemektedir.. Elinizden birsey geldigini dusundugunuz konularda herseyi yaparsiniz ama sonuca yine de ulasamiyorsunuzdur..
Beklemek.. Tezcanli ve sabirsiz yaratilmis insanoglu icin ne buyuk bir sinav..
Beklerken dusunmek, senaryo kurmak, "Ne yaparim" diye hayiflanmak, dertlenmek, uzulmek, bolca uzulmek..
Yine de umit etmek.. Istemek, cok istemek.. Sonucun olumsuz olacagini ongorseniz bile olumlu olsun dilemek.. Yalanci cikmayi ummak..
Gunluk hayatta otomatik moda gecmek.. Yapilacaklari ertelemek.. Kara bulutlari gordukce hicbir konuda harekete gecmek icin istekli olmamak.. Karar vermekten kacinmak.. Korkmak cunku.. Deli gibi hem de..
Bazen de boyle iste..


Resim buradan.
DEVAMINI OKU

12 Ağustos 2010

Bugunlerde


* Sicaktan bayiliyorum. Evde balkon ve pencereler devamli acik ama ruzgarin alameti yok buralarda. Allah tum hamilelere sabir versin! Dus almak, kafayi buzluga sokmak, bol karpuz/salatalik yemek ve tabi ki su icmek gibi elden gelen herseyi yapiyorum ama uzun vadeli olmuyor hicbiri! Klima almamakta direniyorum, yoksa kojoya kalsa geldigimiz gun alacakti. Her markete gidiste peynir-ekmek gibi satilan vantilatorleri goruyorum, nedense ona da elim gitmiyor. Agustosun yarisi yaz, yarisi kis diyerek avutuyorum kendimi, az kaldi, 3 gun sonra serinlemeye baslamasi lazim havalarin :P

* Tez yaziyorum. Daha dogrusu yazmaya calisiyorum. Bilgisayarin isisi hissettigim sicakligi sanki 10 derece artiriyor gibi geliyor. O nedenle bir saat sonra motor kaynatmaya basliyor bende. Halbuki teslim tarihine bayagi da az kaldi. Olcak insallah, ha gayret!

* Stresler icindeyim. Aldigim iki dersin projesi ile ilgili ciddi sorunlar cikti. Okula da ha deyince gidemedigim icin mail yoluyla sorunu anlamaya ve cozum bulmaya calisiyorum.  Elimden cok da birsey gelmiyor aslinda, simdilik beklemedeyim. Ama ilk ogrendigim gun ve ertesi gun stresten bir hal oldum :( Bebek de hemen hissetti, tekmeleri gariplesti, rahatsiz oldu zavallim... Bu sorun nasil cozulecek bilmiyorum, kafamda bin tane senaryo var. Erken dogum yaparsam bu sebeple olacak! Dua etmek ve (belki hic yapmamam gerektigi halde) derslerin hocalarina mail atmaktan baska birsey yapamiyorum...

* Bebek bakim kitabi okuyorum. Aslinda simdiye kadar pek hevesli degildim. Hala hamilelikle ilgili bir kitap okumuslugum yok. Baby center'dan gelen haftalik birkac paragraf tum merakimi gidermeye yetiyor. Daha fazla bilgi yuklenip kendimi sisirmeye niyetim yok. Zaten bebek ben birsey yapmasam da vucudumla birlikte ne gerekiyorsa yapiyorlar. Birsey lazim olunca da en hizlisindan sinyali gonderiyorlar. Misal, gece bacagima giren kramplar. Aliyorum ertesi gun bir magnezyum takviyesi, sorun cozuluyor :) Ancaaaak, asil onemli olan kisim bebek dogduktan sonraki kisim. Annelik ne kadar icgudusel de olsa bircok seyi ogrenmek gerekiyor. Bebek nasil tutulur, nasil emzirilir, nasil alt degistirilir, nasil uyutulur gibi konularda temel seyleri ogrenmek gerekiyor. Her bebek farkli olsa da temel bilgiler lazim. Ozellikle Emzirme Reformu grubuna uye olup takip etmeye basladiktan sonra ogrenilecek ne kadar cok sey oldugunu fark ettim. Bari dedim, kitabindan okuyayim bakalim. Gerci okuduklarimin cogu pratigi olmadigi icin aklimda kalmiyor ama biraz kulak dolgunlugu oluyor iste. Arada bir acip okuyorum.

* Bebek esyasi hazirligi yapiyorum. Aslinda cok da birsey yapmadim. Hatta hala yikadigim bebek kiyafetlerini utulemem gerekiyor. Utulemesem olmaz mi ki?? Hic beceremedigim ve sevmedigim bir istir utu, hele bu sicaklarda ve kaslarimin gevsemeye basladigini hissettigim bugunlerde tehlikeli boyutlara gelebilir utu yapmam :)) Daha renklileri yikamadim bile. Masallah, cok da kiyafeti olmus kucuk beyin simdiden. Ben de bir-iki battaniye aldim. Tamamdir herhalde. Alt degistirme unitesini kurduk ve bebege ait ne varsa raflarina yerlestirdik. Oda yapmadik simdilik. Nasilsa dogduktan sonra birkac ay bizim odada olur, sonrasina da bakariz dedik. Ha, bir de park yatak aldik, yeter iste :)

* Oturma odasindaki kanepeye kilif yaptirmayi dusunuyorum. Kanepenin yuzu kadifemsi bir kumastan, nasil terletiyor anlatamam. Soyle bir uzanip da keyif yapamadim geldigimizden beri; 5 dakika icinde ter icinde kaliyorum. Soyle pamuklu bir kumastan kilif yaptirayim diyorum ama baktigim birkac dosemecide bana yine polyester ve kadife turu kumaslar gosteriyorlar. Pamuk olursa dayaniksiz olurmus. Ben de karar veremiyorum ne yapacagima. Onerisi olan?

* Iki haftadir noter, emniyet, oto tamircisi, galeriler, oto bakmaca, Ostim oto pazari gibi ilginc aktivitelerin icerisindeyiz. Amac; bizim bagaji olmayan duldulu satip simdilik bize yetecek bir duldul alabilmek. Sicagin alninda dolanip duruyoruz kojoyla. Ama az kaldi, sona cok yakiniz insallah :)

* Endokrin kontrolune gittim. Ilacin dozaji biraz daha artti, artik yetmiyormus aldigim doz. Ancak cok ilginc bir gelisme oldu, doktorun tartisinda bir tartildim ki hic kilo almamisim TR'ye geldigimden beri! "Nasil olur dedim, bir yanlislik olmasin doktor bey?" Ama yok gibi, hala ayni kilodayim :) Bu haberden sonra neler yedim neler gerci, orasina hic girmeyeyim :P Sicakta zaten birsey yenmiyor, bir suredir meyvelerle devam ediyorum. Hatta yerken iclerindeki sekeri dusunup kilo aliyorumdur kesin demistim ama kilo yapmamislar, hayret ettim! Ama son haftada genisledigimi hissettim, sanirim bundan sonra kilo alimina devam edecegim.

* Bugun itibariyle 32. haftami doldurdum gebelikte. Yani 2 aydan az bir zaman kaldi. Karnimda bir voleybol topu tasiyor gibi gorunuyorum :) Hamilelige zayif basladigim icin aldigim kilolar pek belli olmuyor (ama ben biliyorum nerede olduklarini!) Cok agirlasmadim simdilik. Yapilacak seyleri hala kendim yapabiliyorum. Misal, ayakkabimi kendim giyebiliyorum hala :) Dogumu ve sonrasini hala tasavvur edemiyorum. O kadar blog okuyorum, o kadar cok hikaye dinliyorum ama benim deneyimim nasil olur, hayalini bile kuramiyorum. Kojo bazen karsisinda bebek varmis gibi bosluga konusuyor, ben oylece bakiyorum :) Yok daha dank etmedi bana :) Dogmamis bebegine mektup yazanlar, bebegiyle konusanlar, sevgi kelebegi olanlar var ya, iste ben onlardan degilim galiba :) Evet elimi gobegime koyup oksuyorum, arada halini hatrini soruyorum ama oyle uzun uzadiya monologa/diyaloga gir(e)miyorum. Ben de boyleyim iste! Tekmelerini izlemek gulduruyor beni, arada geriniyor mu ne o zaman "hey, hop, yavas" diyorum :)) Bir de dua ediyorum... Iyi huylu olsun, gucumuz olcusunde sikinti yasatsin (ne kadar gercekciyim, herseyin toz pembe olmasini beklemiyorum tabi :P ), mutlu olsun, mutlu etsin, hayirli insan olsun... Her annenin duasinin tipik ornegi iste benimki de...

* Fotograf makinesinin tamirden alinmasini bekliyorum :) Bu arada yaptigimiz Eskisehir gezisi ile kesfettigimiz yeni mekanlardan Egri Cimen ile ilgili tek bir foto yok malesef. Yine de buraya not dusmus olayim.
DEVAMINI OKU

30 Temmuz 2010

Doktor Bulduk!


TR'ye geldigimden beri en oncelikli islerimizden biri kafamiza uygun bir doktor bulabilmekti. Daha once hamileligimin 3. ayinda (Mart 2010) TR'ye geldigimde bir doktora gitmistim ama kendisi ile frekanslarimiz pek tutmamisti :) Seri uretim seklinde ezbere cumleleri taramali tufek gibi nefes almadan soyleyisi, doguma komple ekibi (?) ile girdigini soylemesi, sordugum sorulara ictenlikten ve empatiden yoksun kisa ve bastan savma cevaplar vermesi beni kendinden sogutmaya yetmisti.

Haziran sonunda TR'ye donus yaparken elimde internette bircok forumda ovulen, takdir edilen ve siddetle tavsiye edilen iki doktor ismi vardi. Yalniz bunlardan biri cok yogun ve tempolu calisan bir doktormus, randevu almasi zor oluyormus. O nedenle ben direkt digerine yonlendim. O doktorla ilgili gozlemlerimi su yazimda paylasmistim. Doktordan ciktigimizda "Bu kadar cok kisinin begendigi ve tavsiye ettigi bir doktorsa herhalde bende bir sorun var!" diye dusunerek kendisi ile devam etmeye kendimi ikna etmeye calistim. Ama basta kojo olmak uzere sizden gelen yorumlar da o doktorun pek de normal dogumcu olmadigi ve cok fazla kural koyarak kafami karistirdigini kendime kabul ettirmemi sagladi.

UK'den gelmeden once bu doktor konusu arkadaslar arasinda konusulmustu. Ben bu internetten buldugum doktorun iyi gorundugunu, olumlu yorumlar aldigini ve Ankara'daki hamileler arasinda tutuldugunu anlatmistim :) Sagolsun Sema da kendi gittigi ve cok memnun kaldigi (hatta daha sonra o doktor tarafindan dogurtulmadigina cok uzuldugunu paylastigi) bir doktor ismi onerdi bana (Tekrar cok tesekkurler Semacim!!) Ben de "Once su doktora bir gideyim, olmazsa senden isim alirim" dedim. Dedigim gibi de yaptim. Sema ile doktor konusunda diger bir ortak noktamiz da, ilk gittigim doktora onun da gitmis olmasi ve kendisi hakkinda ayni duygu ve dusuncelere sahip olmamizdi :)

Ikinci doktordan sonra Sema'dan tavsiye ettigi doktorun adini ve adresini aldim. Kojo basta gelmek istemedi, onu geriyormus oyle ortamlar :P Ben de ozellikle gelmesini istedim ki doktor hakkinda beraber karar verelim. Neyse, gittik birlikte ve kapidan girer girmez farki fark ettik :) Doktorun sekreteri o kadar tatli bir bayandi ki! Bizi rahat ettirmek icin ne yapacagini sasirdi tabir-i caizse! Sonra tam randevu saatinde doktor bizi iceri cagirdi. Odasina girdik ve tam 1,5 saat suren bir gorusme yaptik. Beni hic sikmadan tum hikayemizi bastan sona dinledi, gerekmedikce soru sormadi ve ben soru sormadan da "sunu yap, bunu yapma" diye direktifler vermedi.

Isin ilginc yani UK'den getirdigim hamilelik kitabimi (icinde aile gecmisinden tutun, her turlu test-tetkik ve uzman yorumunun oldugu, hamilelerin her kontrole goturdugu ve hamileligin sonlarina dogru yanlarinda ne olur ne olmaz diye tasimalari onerilen bir kitap) bastan sona, satir-satir inceledi ve notlar aldi. Doktordan ziyade UK'deki tonton ebelere benziyordu :) Ultrasona da cok detayli bakti, hatta su 3 boyutlulara gerek kalmayacak kadar detayli! Simdiye kadar yuzunu kojoya ve rahmetli babasina benzettigimiz bebegimizin elmacik kemiklerinin cikik, yuzunun de ceneye dogru daralan bir yapisinin oldugunu gormemiz bizi cok sasirtti; cunku bu bendim, kojo degil! (Tabi kojo bu olayi bir muddet sindiremedi :PPP)

Sozun kisasi, cok sukur ki, bizi cok rahatlatan, seker mi seker, ilgili ama sikmayan, kafamiza gore bir doktor bulmus olduk! Kendisi normal dogum taraftari ayrica. Oyle ki "Ne kadar surdugu hic sorun degil, ben kitabimi alir gelir beklerim" diyecek kadar bu ise gonul vermis biri! Ve son olarak, kendisi Guney Kibris dogumlu bir Turk. Cocuklugunda yasadigi koye cocuklar ve hamileler icin nasil litre litre gunluk sutler birakildigini, bu sutleri tuketmeyen ailelerle birebir gorusuldugu ve takip edildigi, tarim ve hayvancilikta da insan odakli ve bilgiye dayali yontemlerin izlendigi konusunda bircok anisini paylasti bizimle. Bunlarin hepsi Ingiliz yonetiminin etkisiyle yapilan islermis tabi.

Isteyen olursa doktor isimlerini paylasabilirim :)
DEVAMINI OKU

27 Temmuz 2010

Kafam Karisti!!!

Bu dogal gidaya ulasim olayi sandigimdan daha cetrefilli cikti!

%100 dogal ve organik diye aldigimiz ve tukettigimiz besinlerin aslinda organik olmayabilecegi ihitmali varmis megerse!!

Nasil oluyor bu derseniz, asagidaki yaziyi okumanizi oneririm. Ibeking'in sayfasindan internet sitesine ulastigim, Aydin-Nazilli'de dogal tarim yapan ancak Tarim Bakanligi sertifikasi almamis olan Pinar Hanim'dan bana gelen mesaji aynen yayinliyorum. Dedigim gibi benim kafam cidden karisti; artik neye inanip neyi alacagimi gercekten sasirmis durumdayim! Imdaaaat!

"
''Organik'', ''ekolojik'', ''doğal'', ''naturel'' sözcüklerinin bu kadar popüler olmadığı yıllarda başlamıştı etiket okuma takıntım. Kendi gıdamı kendim üretmeye başlamadan önce neredeyse on yıl boyunca eve giren her şeyin etiketini okuyup araştırdım. Sordum. Öğrenebildiğim her şeyi öğrendim. Annemden geçen genetik bir miras sanırım bu. 82 yaşında olmasına karşın 20'li yaşların fiziki kondüsyonu ile yaşayan çok tuhaf bir kadındır :) Bu yaşına kadar elinde bir kez olsun pide, lahmacun, ekmek kadayıfı ya da Coca Cola bardağı görmedim. Gençliğinde bir kez gazoz içmiş sanırım. Hala tadının ne kadar kanserojen olduğunu anlatır. :) Mutfağına girip buzdolabını açın, limon suyuna yatırılmış çiğ balıklar, sebzelerin haşlama suyunu doldurup soğuttuğu şişeler... 

O genetik miras nedeniyle ne zaman İpek'in ya da Can'ın elinde ambalajlı bir abur - cubur görsem kıyameti koparır, savaş çıkarırım evde. Gıda boyaları, aromalar, E serisi kimyasallar... Tehlikenin sadece bunlarda olmadığını tarımın içine girince anladım. 

Mesela şu organik çilekler... O kadar çok sordunuz, o kadar çok istediniz ki... Gönderemedim. Çünkü yok. 

Genelde Bursa'da bulunur organik çilek sertifikası almış üreticiler. Yöntem hep aynı... Ellenmemiş temiz bir bahçeye yirmi - otuz fide dikerler. Bu fideler dikildikten sonra sertifika kuruluşlarından birini çağırırlar. Numune alınıyor, kontrol laboratuarına gidiyor, haliyle sağlıklı çıkıyor. Yüklüce bir ödeme de yapıldıktan sonra sertifika ellerine geçiyor. Sonra kim tutar sizi..! Önce gidip bir organik pazara kaydınızı yaptırın, ya da son zamanlarda pıtrak gibi çoğalmış organik ürün dükkanlarından biri ile anlaşın. Sonra doğru Bursa Hali'ne! Doldurun bir kamyon, yığın organik ürün pazarındaki tezgaha. Bir elinizde üzerinde ''Organik Çilek'' yazan sertifika var, önünüzde de kasa kasa kırmızı çilek... Alış bir lira, satış beş. Satın satabildiğiniz kadar. Elinizdeki sertifikada üretimin yapıldığı metrekare ile sattığınız çilek miktarı arasında mantık kurabilecek bir kurum, kuruluş var mı? Yok. Organik pazarlara gelen malı numune alarak düzenli olarak kontrol ettiren bir mekanizma? O da yok. 

Benim beş kilometre yanımda Türkiye'nin çilek cennetlerinden biri: Atça... Her gün organik pazarlara kamyonlarla çilek yolluyorlar. Kilosu elli kuruş'tan. Tek bir üretici görmedim ki yetiştirdiği çilekten bir tane yesin ya da kendi ailesine yedirsin. Ben çilek yetiştirmeye çalıştım. Azami özen, azami çalışma ile bir dekar yerde elli kilo çıktı. Reçel yaptık. Hepsi bu. Satacak kadar asla üretemiyorum. Gerçek fideler ile kimse üretemez. Buzhanelerde çıtır çıtır ithal fide var. Her yere bu dağılıyor. Hep söyledim, bir kez daha söylüyorum: Çilek yemeyin. Kesinlikle evinize sokmayın. 

Türkiye'de gerçek anlamda organik üretim yapan büyük üreticiler var mı? Var. Sadece sipariş üzerine üretim yaparlar ve üretimlerinin tamamını Almanya, Rusya, Hollanda, Belçika ve İspanya'ya gönderirler. Kotaları doldurabilmek için iç piyasaya bir kilo bile mal vermezler. Organik pazarların ürünleri nereden geliyor o halde? İki - üç çiftlik adı dönüyor piyasada. Oysa organik pazarlarda günlük 65 - 70 ton domates satılıyor mesela sadece. Dedim ya, nereden geliyor? Halden. 25 kuruş'a al, 5 Lira'ya sat. Sağ elde sertifika, sol elde domates... 

Nar ekşisi... Bununla ilgili de çok soru geliyor. Açıklamakta zorlanıyorum gerçek nar ekşisini. Kıvamı neden bu kadar sulu... Neden Antakya'da yapılanlar gibi koyu renk, yapış yapış değil? ''Sahte mi sizinki?'' diye bir soru bile geldi :)

Nar ekşisi normal nardan yapılmıyor. Deli nar, ekşi nar'dan yapılıyor. Çok az kaldı bu ağaçlardan artık. Toplanıyor, ikiye yarılıyor, kabuğundan tokaç ile vurularak dökülüyor, taneler sıkılıyor ve yayvan bir bakır leğende bu tanelerin suyu sıkılıyor. Sonra ateşe konuluyor ve kaynatılıyor. Maksimum dört saat... Bu sürede suyu uçar ama yine de gayet akışkan kalır. Bir dakika daha fazla kaynatırsanız yanar. İşte tam bu noktada iki seçeneğiniz var. Ya beş kilo nardan çıkarabildiğiniz 200 gram'lık sıvıya razı olacak ve bu zahmetli işin ürününü gerçek ekşiyi bilenlere satacaksınız; ya da ''Nar Ekşisi Yapma Formülü'' yazacaksınız Google'a, karşınıza çıkacak ekstretli, enzimli, glikozlu, kıvam arttırıcılı formüllerden birini uygulayacaksınız. Siyah, yapış yapış, ağza tatlımsı gelen şeyi bulduğu için alıcılar size teşekkür bile edebilir bunu yaparsanız hem :) 

Bu işi ciddi, layığıyla yapan yok. Bana göre kesinlikle yok. Bazen sohbet ettiğim yakın arkadaşlarıma gösteriyorum. Türkiye'nin en büyük organik ürün satıcılarından birinin internet sitesinde yayınladığı bir sertifika var. 400 metrekare alan için alınmış bu sertifika ile tonlarca mal satıyorlar. Biraz araştırın, kolaylıkla bulursunuz. Organik, naturel, ekolojik, doğal kelimeleri en nefret ettiğim kelimeler oldu sırf bunlar yüzünden. Dürüstlük adına çağrıştırdığı hiçbir şey yok. 

Geçtiğimiz haftalarda Erzurum'da yapılan Organik Tarım Ürünleri Konferansı'nda tek bir üretici bile olmadığını, sadece yeni kurulacak organik pazarlar için ''şu tezgah senin bu tezgah benim'' kavgası yapan uyanık komisyoncuların olduğunu biliyor muydunuz?   "
 

Foto buradan

DEVAMINI OKU

23 Temmuz 2010

Bir Program ve Bir Belgesel


Bir onceki yazinin yorumlarinda Ozge'nin onerdigi program arada kaynamasin ve daha cok kisi duysun-okusun diye ayri bir yazi yazmak istedim.

Bu aksam NTV Yeşil Ekran’da 2010 Oscar adayı belgesel filmi 'Gıda A.Ş./Food,Inc.' saat 22.00’deyayinlanacak. Ayrintilari buradan bulabilirsiniz.

Daha once buna benzer belgeselleri BBC'de izlemis ve hemen hepsinde soke olmustum. Daha ucuza mal etmek ve dolayisiyla daha fazla kar etmek icin dogal maddelerin yerine endustriyel maddeler kullanildigi, hayvanlarin daha cabuk semirmesini, daha hizli sut-yumurta vermesini saglamak icin binbir yolla hayatlarina mudahale edildigi gibi nice bilgiyi bu programlar sayesinde ogrendim. Biraz dusununce, aslinda dunyada aclik tehlikesinin olmadigi, bunun yerine tuketim cilginliginin oldugunu ve bu nedenle her turlu dogal kaynagi umarsizca harcadigimiz sonucuna vardim, nacizane.

Dogal gidaya yonelmek konusunda yapilabilecek cok sey var. En onemlisi dogal gidanin kaynagina ulasmak, ki sanirim deneye yanila oluyor bu isler. Ankara'da Ayranci organik pazari var, her hafta Pazar gunleri kurulan. Gecen hafta gittik kojoyla, ureticiler kendi urununu kendisi satiyor ve gercekten cok bilgililer. Yaz olmasindan kaynaklandigini dusundugum bir tenhalik durumu vardi, hem satici hem de alici tarafinda. Yine de gonlumuzce var olanlardan aldik, dogal gida aldigimizi bilerek.

Fiyatlar tabi ki normal market ya da diger pazar fiyatlarina gore tabi ki daha yuksek ama gercek gidaya ulasmanin pahali oldugunu kabul etmek lazim. Iste bu noktada sunun da farkina varilmali: Normalde yediginden daha kucuk porsiyonlarda yiyeceksin -ki aslinda olmasi gereken budur- ve gidanin kiymetini bileceksin, israf etmeyeceksin. Ancak gozlemledigim kadariyla Turk insaninin porsiyonlari gercekten cok buyuk :) Annemler bizim yedigimiz miktari gorduklerinde hayretler icerisinde "Ac kaliyorsunuz kizim siz" diyorlar kojoyla bana :)) Halbuki "Az yemek ama oz yemek, kararinda birakmak en faydalisi". Ortalama bir Turk sofrasi en az iki cesit yemekten olusuyor: corba-baslangiclar, ana yemek ve yaninda pilav-makarna-patates gibi bir yan ogun. Tabi salata ve meyveyi-tatliyi saymiyorum bile :) Tamam insan ac olunca ne kadar yedigini genelde anlamiyor ve aclik durtusunu bastirmak icin yukleniyor porsiyonlara. Biz Turk kadinlari da genelde bol kepceyiz, dolduruyoruz da dolduruyoruz tabaklara. Ve kulturumuz yeme-icme uzerine kurulmus :) Biraraya gelindiginde devamli bir yeme-icme faaliyeti icindeyiz :) Bunu elestiri olarak soylemiyorum, sonucta ben de cok farkli degilim cogu zaman :) Bir oturusta iki kilo kirazi ya da yarim karpuzu mideye indirebilme kapasitem var :) Ama halbuki her renk meyveden gunde bir avuc ya da bir dilim yemek vucut icin yetiyor da artiyor bile! Bizimki vucudu dusunmek olmuyor iste o noktada, belki ruhsal boslugu doldurmak icin belki de baska seyleri dusunmemek icin yemeye donusuyor. Az yersek doymayacakmisiz gibi geliyor.

Nitekim, TR'ye geldigimizden beri kojoyla devamli bir yeme-icme olayinin icindeyiz. Ziyaret ettigimiz akrabalarimiz sagolsunlar dokturmusler. Eee onlar yapinca bize de yemek dusuyor :) Gercekten cok hizli bir kilo alim trendindeyiz, Allah sonumuzu hayir etsin :P

Nerden nereye geldim yine! Bahsetmek istedigim bir diger programi yazacaktim, bunu da EkoAnne'den ogrendim, ayrintilar burada. Yine NTV'de yayinlanan "Sicak ve Taze" adli program, aslen Fikir Sahibi Damaklar platformunun bir uzantisi niteliginde. Program her cumartesi 12:30'da yayinlaniyor. Her programda dogal urunler kullanarak degisik tarifler uyguluyorlar. Ayrica ozellikle market alisverislerinde etiket okuma konusunda bilinclendirme cabalari takdire sayan nitelikte. Programin gecmis bolumlerini NTV'nin video sayfalarindan takip etmek mumkun- ki ben oyle yaptim ve Haziran'dan itibaren tum bolumleri izledim. Peynir, ekmek ve dondurma yapilisini not aldim. Ozellikle dondurmayi bugunlerde denemeye niyetliyim :)

Iyi seyirler hepimize :)
DEVAMINI OKU

SOSYAL AĞLAR


İZLEYENLER

Blog Arşivi

HER GÜN MUTLAKA

NE ARADINIZ, YARDIMCI OLALIM?

Kişisel Blog

Copyright © Benden ve Bizden | Powered by Blogger
Design by Lizard Themes | Blogger Theme by Lasantha - PremiumBloggerTemplates.com