27 Aralık 2016

2016'dan 2017'ye


2016 yılı herhalde kime sorsanız zor bir yıl olarak tarihte yerini alacaktır.
Kişsel olarak, toplumsal olarak, hr türlü mikro ve makro bazda herkesin zorlandığı, zor zamanlar yaşadığı, zor süreçlerden geçtiği bir sene...
"Neyseki bitiyor"
"Bitsin gitsin artık" diyor etrafımdaki çoğu kişi.

Peki ben ne düşünüyorum, ne hissediyorum?
2016'nın zor bir yıl olduğuna katılıyorum, evet.
Ama şu anlamda farklı bakıyorum duruma: 2016 yılı bana çok şey öğretti.
Katı bir öğretmendi benim için.
Gerçekleri çat diye yüzüme vurdu, beni çırılçıplak bıraktı.
Saklanacak yer bulamayınca olan ile yüzleşmekten başka çarem kalmadığını gördüm.
Ve yüzleştim bazı şeylerle.
Karanlıklarımla, göz ardı ettiklerimle.

2016 yılında suçluluk ve değersizlik duygularım gün yüzüne çıktı.
Hem de pat diye, hiç beklemediğim zamanlarda.
Bu duyguların bende bu kadar derinde bir yer edindiğini hiç fark etmemişim.
Ya da fark etmişim ama üzerini örtmeyi, onlardan kaçmayı tercih etmişim.
2016 beni bu anlamda yakaladı.
Kendimle yüzleşmemi sağladı.
Bu duyguları ne kadar dönüştürebildim bilmiyorum, muhtemelen bu konuda gidecek daha çok yolum var ama artık onlardan kaçmıyorum. Farkındayım. Bu bile benim için büyük bir başarı, büyük bir adım.
Minnettarım.

2016 yılının başları biraz depresif başladı benim için.
Ücretsiz izinden dönüp işe başladım yıl başında.
İşyerindeki durumlar çok da iç açıcı değildi.
Evdeki durumlar da öyle.
Profesyonel destek almaya başladım.
Üzerinde çalışmak istediğim konu ile asıl çalışmam gereken konu birbirinden epey farklı çıktı, şaşırtıcı bir şekilde.
Beni asıl etkileyen şeylerin bambaşka olduğunu fark ettim.
Ve o destek ile birlikte yavaş yavaş bir dönüşüm sürecine girdim.
Minnettarım.

O süreç devam ederken yeni bir arkadaş grubunun içinde buldum kendimi.
Ve şimdiye kadar göz ardı ettiğim bir yönümü keşfettim o grup sayesinde: Dişilik.
Kadınlık deyince hep annelik gelmiş benim aklıma ve anne kimliği ile var olmuşum, özellikle çocuklardan sonra.
Kadın olduğumu ne hissetmişim, ne de hissetmeye izin vermişim.
Erkek gibi olmakla, erkek gibi düşünmek ve davranmakla bir yerlere gelebileceğimi kodlamışım hep. Ve bu kodlama hep işe yaradığı için başka türlüsünü denememişim bile.
Öyle doğal bir akış içerisinde bu yönümle yüzleştim ki.
Bilerek isteyerek değil, olaylar öyle geliştiği için.
Yapbozun parçaları öyle güzel biraraya geldi ki.
Çabasız, kendiliğinden.
Ve bahsettiğim bu grup yıl bitmeden dağıldı, yani kısmen. Ömrünü tamamladı.
Bana dişiliği öğrettiler ve gittiler. Değiştiler, dönüştüler.
Hep birlikte dönüştük.
Minnettarım. 

Profesyonel desteğe birkaç ay devam ettim, sonra o süreç de kendiliğinden bitti.
İhtiyaç hissetmedim birkaç ay sonra.
Şubat ayında içine girdiğim arkadaş grubu bana beni anlatan ayna oldu.
Kızkardeşler gibi paylaştık herşeyi.
Uzun uzun güldük, uzun uzun ağladık.

Sonra yaz geldi, Temmuz ayında 6 günlük yurtdışı görev seyahatim oldu.
Önce tüm aile gidelim derken son günlere doğru tek başıma gitme durumum ortaya çıktı.
İyi ki de öyle olmuş, dönüşüm 15 Temmuz günü oldu çünkü.
İyi ki ısrar etmemişim ya da tek gidiyor olmama olumsuz tepki vermemişim.
Frankfurt çok güzel ağırladı beni.
Katıldığım program çok şey kattı bana.
Anglo Sakson bir grupla yakınlaştım ve genel olarak çok keyifli vakit geçirdim.
Minnettarım.

 Döndüm, 15 Temmuz günü, memleketin durumu malum.
Temmuz ayındaki olaylardan sonra "Acaba yurtdışına mı gitsek?" diye bir soru oluştu kafamızda.
Çevremizdeki pek çok insan gibi.
Biraz çabaladık kojoyla.
Kapılar aralansaydı belki şimdi burada olmayacaktık.
Ama olmadı, kısmette yokmuş.
Henüz şartlar oluşmamış.
Oluşur ya da oluşmaz, bilemem ama şimdi değilmiş zamanı.
Kaldığımız yerden devam ettik hayata.
Minnettarım. 

Ağustos ayındaki tatil benim için başka bir deneyimdi.
Bambaşka...
Biraz anlatmaya çalışmıştım, burada.
Ruhumun havalandığını hissetttim.
Fiziksel dünyanın ötesinde varoluşlar olduğunu.
Farklı enerji boyutlarını.
Minnettarım. 

Bu deneyimden sonraki iki ay müthiş bir enerji patlaması ile yaşadım diyebilirim.
İçimdeki enerji öyle boyutlara geldi ki bazen, işimi yapamaz hale geldiğimi hatırlıyorum.
İşi gücü bırakıp enerjiyi takip ettim, etkisi hafifleyene kadar.
Araba kullanırken hissettim bazen, trafikte devamlı gülen biri gördüyseniz o ben olabilirim :)
Eylül sonunda katıldığım bir eğitim de enerji konusunda ilerlememe yardımcı oldu.

Ve 13 Ekim.
Arkadaşımın annesinin trafik kazasında vefat ettiği gün.
O gün iki ayda yaşadığım herşey sıfırlandı.
Hızla tavan yapan enerjim daha büyük bir hızla tabana vurdu.
Böyle olmasını bekliyordum, daha doğrusu evrenin kanunu bu.
Hiçbir şey sonsuza kadar devam edemez ve bir uçta olan bir şey diğer uca doğru gitmek zorunda ki kendini nötrlesin.
Sadece ne zaman ve nasıl oalcağını bilmiyordum.
Arkadaşıma verdim biriken tüm enerjimi.
Bir annesi vefat edene, bir de zor bir süreçten geçen başka bir yakın arkadaşıma.
Ama ne oldu?
Bana birşey kalmadı.
Kolumu kaldıramayacak kadar güçsüz düştüm.
İçime kapandım, depresifleştim.
Bu da bir süreçti.
Minnettarım.

Sonra bir arkadaşım kendime getirdi beni.
Bana içinde bulunduğum durumu tüm gerçekliği ile gösterdi ve çıkmam için elini uzattı.
Onun elini tuttum ve dipten yükselmeye başladım.
Bu da bir süreçti, zaman aldı.
Yine birşeyler öğrendim kendimle ilgili.

Kendini tanıma yolculuğunun sonu var mı ki?

Ve öyle böyle derken yılsonu geldi.
2016'yı şehirdışındaki programlar ile kapatıyorum.
Geçen hafta önce İstanbul, sonra da Çanakkale gezilerini yaptım.
İkisi de çok verimli ve çok öğretici oldu benim için.
Hele Çanakkale gezisinden sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyorum.
Harika bir grubun içinde buldum kendimi.
Yol arkadaşlarım var artık.
Ve bir yola girdim, giriyorum.
Girmeye niyet ediyorum.
Minnettarım.

Herşey için minnettarım.

Bu yıl yılbaşı coşkusu farklı bende.
Fiziksel olarak hiçbir şey için heyecan duymuyorum.
Ama 2017'nin benim için başlangıçlar yılı olacağını umuyorum.
Yeni bir başlangıç. Yepyeni bir bakış açısı.
Herşeyin yenilendiği bir dönem başlıyor sanki.
Beklentim yok.
Ama çabam var.
Artık düşünceden eyleme geçme zamanı benim için.
Daha çok eylem.

Çocuklardan hiç bahsetmedim farkındaysanız :)
Benimle ilgili olan şeyleri yazdım 2016 için.
Ama bir şeyi not düşmek isterim.
Aralık ayının ortasında Bambinayı sütten kestim.
Uykusuzluk, geceleri oluşan sırt ve bel ağrıları (Bambina ile birlikte yatmamız ve sabaha kadar açık büfe süt içiyor oluşu nedeniyle) artık istemedğim bir hale dönüşünce ve Bambinanın Bambino kadar aşırı ısrarlı bir doğası olmayınca epey konuşma, bol telkin ile bu süreci güzel bir şekilde tamamladık diye düşünüyorum.
Benim şehirdışına gitmemi bekleyip döndüğümde tamamen kesmeyi planlamıştım ama ben gitmeden bir hafta önce Bambina telkinleri uygulamaya dökmeye başladı kendiliğinden.
Artık benimle uyumuyor ve ben malesef onu uyutamıyorum, bu da normal bir sonuç.
Çünkü benimle başka türlü nasıl uyuyacağını bilmiyor. Bu konuda deneyimi yok.
Kojo ile birlikte salonda yaptığımız yatakta uyuyor iki haftadır.
Uyumak için babasını istiyor minnoş :)
Babasının da canına minnet tabi :)
Bambinoda yaşayamadığı birlikte uyuma hallerini Bambinada doya doya yaşıyor.
Çok şükür, bin şükür.

Herkese mutlu, huzurlu, sağlıklı, şefkat ve gelişim dolu bir 2017 diliyorum :)
DEVAMINI OKU

6 Aralık 2016

74 Aylık Bambinodan İnciler

- Ayağım kaşınıyor
- Hangi ayağın?
- Sooaağ
:)

- Anne, bu tür taklitler yapman hiç hoşuma gitmiyor!
- Peki oğlum.
(Ezik mode on)

Yaptığı yapbozu dik olarak tutup sergilemeye çalışınca yardım etmek için elinden alınca tüm parçalar bir anda yere düşüverdi.

- Anne! 20 saattir uğraştığım şeyi mahvettin! Tüm emeklerin boşa gitti!
(Bu cümleyi kuran biri 6 yaşında olamaz, hayal mi görüyorum ne?!)

Bambino büyüdükçe bazı zamanlarda (bazıdan daha fazla hatta) kendimi karşısında çocuk gibi hissediyorum :)

Bambino kendisi hedef alınarak yapılan şakalardan pek hoşlanmıyor, kendine lakap takılmasını sevmiyor. Hikayelerde adının geçmesinden haz etmiyor.

Bildiğin salon adamı.

O tam bir beyefendi :))

Servis arkadaşları seviyor diye iş çıkışı beni arayıp altın çilek siparişi verecek kadar düşünceli.
Ve plancı. Öyle ki, telefonda bana altın çileği nereden almam gerektiğini bile söylüyor :))

Zihni durmaksızın çalışan ama zihninin de kurbanı olan bir çocuk Bambino.
Korkuları var çünkü. Zihninin oyunları işte.
Karanlıktan korkuyor, hırsız geleceğinden korkuyor, yalnız olmaktan korkuyor.
Bu da geçer elbet.
Başka şeyler başlar :)

Hassas oğlum benim!
Seni çok seviyorum!!!

DEVAMINI OKU

5 Aralık 2016

Bambina 22 Aylık


Bambinonun 22 aylık yazısı burada.

Bambina günden güne serpiliyor, büyüyor.

Evde hepimizi taklit ederek geçiriyor zamanını.
En büyük idolü tabi ki abisi.
O ne yerse onu yiyor, ne giyerse onu giyiyor, nerede oturursa orada oturuyor.
Öyle bir hale geldi ki bu durum, evde sıklıkla şunu söylemeye başladım:
- Bambina kendini Bambino zannediyor :))

Hala konuşmuyor ama mimikler ve taklit yolu ile her derdini anlatmaya devam ediyor.

Hşşş (bana ipad den şarkı açın)
Hşşş baba (baba bana video açsın)
Hşşş E-Ay (abi bana video açsın) (baba yok ise ya da ondan yüz bulamadıysa ikinci adres abi :)) )
Babba iş (Baba işe gitti)
Nani (Nane) (Bunu yeni söylemeye başladı)
Mamma (Genelde mandalina için söylüyor bunu)
Bes (beş) (Bunu çok fazla yerde kullanıyor)

Banyodan çıkartmak istiyorum mesela. Eliyle de 5 yaparak "Bes" diyor, yani 5 dakika daha durmak istiyormuş :))

Sevgi kelebeği Bambina, aklı estikçe gidip birilerine sarılıyor, kucaklıyor.

Çıplak beden seviyor. Göbek deliği, meme uçları hiç kaçmıyor elinden :)))

Çok çok hareketli ve cesur. Yüksekten düşmeyi çok seviyor. Kaymayı, atlamayı, tırmanmayı, sürünmeyi de.

Müzik kulağı var Bambinada. Şarkıları mırıldanıyor, henüz söyleyemese de. Ama çok ilginçtir, melodileri tutturarak söylüyor. Epey isabetli yani. Hangi şarkıyı mırıldandığını biraz dikkat edince anlayabiliyorum. Bunu bir kenara not alalım :))

Sanat ve spora ilgili olacak sanki Bambina. Hele abi kurslara gittiğinde kendisi de çok istekli davranıyor. Can atıyor yapmak için.

Meme ile arası abisi kadar olmasa da yine de çok iyi. Özellikle sabaha karşı çok yoğun istiyor. Büyük konuşmayayım ama sanki bu işin sonuna doğru geliyoruz gibi gibi..

Mavi ve pembeyi seviyor.
Hava soğuk olduğu için dışarıda oynayacak kimseyi bulamıyor ama evdeki abinin varlığı bu konuda epey yardımcı.

Yemek konusunda günü gününe tutmuyor, bir gün yediğini sonra bir ay yemek istemeyebiliyor. O nedenle ne sunacağımı bazen şaşırıyorum diyebilirim.

Kızsal tavırlar, kaprisler, nazlar acaip :)) Özellikle babaya karşı tüm hünerler sergileniyor. Biraz ders alsam iyi olacak aslında :)))

DEVAMINI OKU

2 Aralık 2016

Balığa Gidelim


Haftabaşında bir akşam anneanneden almaya gittim çocukları.
Hava nasıl soğuk, zaten karanlık çökmüş.
Bir an önce eve ulaşmak tek amacım :)

Bambino elinde bir dal parçası ile göründü uzaktan. Dala bağlanmış upuzun bir misina ve ucunda da nerden akıl edildiyse hani böyle musluk başı gibi ağır, metal bir parça. Ağırlık yapsın diye düşünülmüş belli ki.

Bambino: Anne, beni şimdi Eymir'e götürür müsün, eve gitmeden önce?
Ben: Hı?
Bambino: Anne, bugün olta yapımı atölyesine katıldım, işte bu oltayı yaptım. Şimdi de balığa gitmek istiyorum.
Ben: Anladım ama şimdi akşam oldu yavrum, çok karanlık.
Bambino: Ama balık tutmak için görmeye gerek yok ki, balık gelince hissediyorsun zaten.
(Sanırsın 40 yıllık balıkçı!)
Ben: Hmmm (Dumur vaziyette) ... Peki, nerde tutacaksın, kayığımız falan yok?
Bambino: Kenarda durup tutabilirim, açılmaya gerek yok.
Ben: Hava çok soğuk?
Bambino: Arabanın içinde dururum gölün kenarında.
Ben: (Ne diyeceğini bilemez halde, aklına gelen ilk şeyi söyler) Anladım, bu konuyu babanla konuşsan daha iyi olur (Topu kojoya atmaca)

Pek tatmin olmayan Bambino, yolda kendi çözümünü kendi bulur:

- Anne, bari küveti dolduralım da orada balık tutayım ben!

:)))

Ben: Bak o olabilir işte :)

Sonuç?
Eve gidilir, küvet doldurulur. Bambina abisinin dibinden ayrılmadığı için ikisi birlikte balık tutmaca oynarlar. Oltanın ucundaki ağırlığın yarattığı tehlike potansiyeli nedeniyle ben de başlarında beklerim, oyunları bitene kadar :))
DEVAMINI OKU

SOSYAL AĞLAR


İZLEYENLER

Blog Arşivi

HER GÜN MUTLAKA

NE ARADINIZ, YARDIMCI OLALIM?

Kişisel Blog

Copyright © Benden ve Bizden | Powered by Blogger
Design by Lizard Themes | Blogger Theme by Lasantha - PremiumBloggerTemplates.com