17 Mayıs 2013

Mavi Kaşık Hikayesi


Bambino haftasonu anneannesinin evini karıştırırken mavi bir kaşık buldu. Aynı yukarıdaki resimdekilerden. Elinden bırakmadı tüm gün, her yere götürdü kaşığı.

Gelip sordu bana, "Anne, bu kaşığı eve götürebilir miyim?" diye.
Dedim, "Anneannene sor oğlum, izin verirse götürebilirsin."
"Anneanne", dedi bizimki, "Bu kaşığı eve götürebilir miyim?"
"Burada kalsın, götürme, burada yemek yerken onu kullanırsın" dedi anneanne.
"Anne", dedi Bambino, "Anneanne izin vermedi."
"O zaman burada kalır kaşık, götüremezsin" dedim.
"Ama ben götürmek istiyorum" dedi Bambino.
Ama daha fazla üstelemedi.

Zaman geçti; yedik, içtik, sohbet-muhabbet, derken gitme vakti geldi.
Bambino kaşığı bir yere bırakmış, hiç sormadı bile yerini.
Unutmuş belli ki.

Bambino akşam yatakta süt içerken aklına düşüvermesin mi mavi kaşık?
"Anne, mavi kaşığı anneannede unuttum ben."
"Olabilir oğlum" dedim, "Ben de bazen unutuyorum bazı şeyleri"
"Amsterdam'da tramvayda benim yemek çantamı unutmuştun"
deyivermesin mi?
Dumur oldum :))
Ama çaktırmadım.
"Evet", dedim, "Onun gibi. Anneanneye tekrar gidince alırız kaşığı. Hem anneanne sana izin vermiş miydi kaşığı getirmen için?"
"Yok, vermemişti."
"O zaman getiremezdin zaten oğlum."

İkna oldu ki emmeye devam edip uyudu.

Sabah saat 5:30.
Bambino "Çay" diyerek uyandı uykudan.
Herhalde rüyasında çay gördü.
Hiç sesimi çıkartmadım, tekrar uykuya dalsın diye.
Bir 10 dk sonra tekrar uyandı, bu defa daha ısrarcı.
"Anne, krep"
Benden ses çıkmayınca "Anne, kalk, krep yapalım" diyerek ayaklandı yataktan.
Baktım tekrar yatacak gibi değil, kalktım yataktan.
Kucağımda Bambino gittik mutfağa, krep yapmaya.
Tezgaha çektirdi sandalyeyi, çıktı üstüne.
Ben malzemeleri koydum, o karıştırdı.
Yaptık krepini.
Çay da istedi, çay da yaptım (Bambinonun çayı = pekmezli ılık su).
Yemeğini yedi bir güzel.
Sonra oyun oynamaya gittik.
Bir ara odaya geldik, tekrar yatacak gibi oldu.
"Bir saat daha uyusak bile kardır" dedim içimden.
Ama ne mümkün?!
Aklına geliverdi mavi kaşık.
"Gidelim anneanneye, şimdi alalım kaşığı"
Önce "Herkes uyuyor, uyansınlar da gidelim" dedim.
"Şimdi gidelim" diyor bizimki!
"Anneanne bugün gezmeye gidecek, dede ve teyze de işe gidecek. Akşam hepsi eve gelince gider alırız kaşığı" dedim.
"Şimdi gidelim" diyor başka birşey demiyor Bambino.
Başladı ağlamaya.
Uykusuzluk da var tabi. Tam bir kriz.
Ama yapacak birşey yok, istediğini o an yapmam mümkün değil.
"Anneanne izin vermemişti" deyince iyice koptu.
İstiyor da istiyor işte.
Bu arada kojo uyandı tabi, gayet sinirli bir halde.
"Her zaman istediğin olmaz oğlum.", dedi ve ekledi; "Ben şimdi burada uyuyacağım, o yüzden ağlamayı bırak artık."
Bizimki iki kat yüksek sesle ağlamaya başladı. Sesin şiddeti arttı da arttı.
Ben inanılmaz sakindim tüm olanlar boyunca. Ne bağırdım, ne sinirlendim. Öylece oturdum Bambinonun yanında.
Bambino ağlarken hızını alamamaya başladı. Sinirlenmişti ve sinirini bir şekilde akıtmalıydı.
Daha önce hiç yapmadğı birşey yaptı.
Bana vurmaya başladı.
Kafama, gözüme, bacaklarıma, nereye denk gelirse artık.
Tepki vermedim, tepki verince daha da vuracağını biliyordum.
Ama kojo dayanamadı o sahneye ve araya girdi.
Araya girince bizimki daha da çok bağırıp vurmaya başladı.
Ben de kojoya dışarı çıkmasını işaret ettim.
Bambinoyla yatağın üzerinde 15-20 dk oturduk.
O ağladı, vurdu. Ben sakin bekledim. Sarılmama izin verdiği sürece sarıldım, dokundum.
Ağladı, ağladı, ağladı.
Sonraki 1 saat mutsuz ve mızmızdı.
Oyun oynadık, oyncakları dağıttı.
Kitap okuduk, kitapları kafama atmaya çalıştı.
"Vurmak istiyorum Anne" dedi.
Müdahale etmedim, sadece kendimi korudum.

Sonra benim işe gitme vaktim geldi. 
Allah'tan çok diretmedi Bambino.
3 kitap okuduktan sonra ayakkabımı giydim.
Tam çıkıyordum, geldi bizimki yanıma.
"Ayakkabılarını çıkart anne" diyerek ağlamaya başladı.
"Kitap okuyalım"
Önce "Hayır" dedim, "Gitmem lazım, akşama okurum."
Baktım ağlaması daha da şiddetleniyor, "Tamam", dedim, "Ama bu son".
Çıkarttım ayakakbımı, gittik birlikte salona. 
Bambinonun seçtiği kitabı okuduk bir güzel.
"Anne, şimdi gidebilirsin" dedi, hafif buruk bir gülümseme ile.
"Teşekkür ederim oğlum", dedim, "Seni Seviyorum".

O akşam kojolay Bambino anneanneye gidip mavi kaşıkla geri döndüler. Aynı akşam mavi kaşıkla birlikte yatıldı.
Sabaha karşı gözünü açamayan anne gelen "Çıt" sesiyle irkildi. Mavi kaşık kırılmıştı.
Ama korkulan olmadı.
Sabah mavi kaşık özenle yapıştırıldı ve Bambino onunla oynamaya devam etti.
Ertesi gün mavi kaşıktan hevesini almış, kaşığın yüzüne bile bakma zolmuştu Bambino.
Ama ileride aklına geliverirse el altında olması gerektiği için özenle korunuyor şu anda :)

7 yorum:

  1. İki yaş sendromu nedir sorusunun cevabı gibi olmuş bu yazı. Çok beğendim. Senden ilhamla ben de dün geceki vaziyeti yazdım. Bizler için basit bir konudan çıkan, duyguların ypğunlaşması, duygularla nasıl başa çıkacağını bilememekle zirve yapan bir kriz. Başlangıcı, tepe noktası, dinmesi... Sakin kalman çok iyi olmuş. Hepimize o sabrı diliyorum. Yalnız ben vurduğunda tepki veriyorum. Vurmak kötü, üzüldüm diyorum. Kızdıysan, sinirlendiysen bunu söyleyebilirsin, bağırabilirsin diyorum. Doğru mu yapıyorum bilmiyorum ama vurmanın sinirini boşaltmak için meşru bir araca dönüşmesini istemiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dur ben de geliyorum sizin hikayenizi okumaya..
      Sabırtaşı olsa çatlar bazen :)
      Ben ilk defa vurduğu için kararsız kaldım.
      Birkaç defa "Vurmak istiyorsan buraya vur" gibi alternatifler sundum ama hepsini reddetti.
      O anda mantıklı şeyler söylemek pek işe yaramıyor aslında.
      Çünkü o beyninin diğer tarafıyla düşünüyor, biz söylediklerimizi beynin diğer tarafına söylüyoruz.
      Harvey Kamp'ın tavsiye ettiği gibi o tepindiğinde bizim de tepinmemiz daha etkili oluyormuş.
      Ama vurmak konusunda aynısını yapmak iyi bir örnek olmayabilir tabi.
      Doğru yanlış yok bence, "durum yönetimi" var :))

      Sil
  2. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. Evet kaşık bahane..Şuan 2 yaş sendromunun tam ortasındasınız...Biz çok çabuk atlattık bu zamanı..
    evet evet geçecek mi dediğini duyar gibiyim bende hiç geçmez sanıyordum ama hepsi geçiyor :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel, darısı başımıza. Umarım en az hasarla atlatırız bu süreci..

      Sil
  4. trouble 2:)) ama unutma bombanin pimini de bilerek cekme....gececek...:)

    YanıtlaSil

SOSYAL AĞLAR


İZLEYENLER

Blog Arşivi

HER GÜN MUTLAKA

NE ARADINIZ, YARDIMCI OLALIM?

Kişisel Blog

Copyright © Benden ve Bizden | Powered by Blogger
Design by Lizard Themes | Blogger Theme by Lasantha - PremiumBloggerTemplates.com