Gezinin ikinci günü şehirleri dolaştıktan sonra üçüncü günde köyleri ziyaret ettik.
Bu arada ikinci günün akşamı Nice'e döndükten sonra kojo çok sevdiği Pink Floyd konserine gitti, bunu da not edeyim :) Öyle iyi denk geldi ki, plan yapsak bu kadar olurdu!
Sabah erkenden denizin içlerine doğru dağlara tırmanmaya başladık.
Yukarılara çıktıkça manzaranın güzelliği içimizi açtı.
Yemyeşil tepeler, zeytinlikler, küçük ama verimli tarım alanları, estetik güzelliğe sahip köy evleri.
Hava da güzeldi, tertemiz açık havada dağlarda olmak iyi geldi.
İlk durağımız ve gezinin favori mekanı St Paul de Vence idi.
Bu taraflara gelirseniz mutlaka vakit ayırın bu köye.
Tamam, çok turistik ama inanın hakkını veriyor.
Atölyeler, butikler, eserler muhteşem.
Bakmaya doyamıyorsunuz.
Grande Fontaine |
Doğal güzellik de diğer yandan içinize işliyor.
Umut doluyorsunuz. Ve neşe.
Biblo gibi evler, oyuncak sokaklar, çam ağaçları, serviler, zeytinlikler..
Ortaçağ kasabası, aynı.
St Paul de Vence Nice'ten yaklaşık 45 dk uzaklıkta.
Söylemeye gerek yok, bu köy pek çok ünlünün uğrak yeri.
Daracık sokaklardaki butik pastaneler, sanat objeleri satan dükkanlar gerçekten zaman mefhumunu kaybetmenize yol açıyor.
Bu kirazlara bayıldım! |
Öyle gerçek duruyor ki :) |
Köyün Place du Jeu de Boules meydanında pazar kuruluyor.
Ayrıca 1850'de yapılan Grande Fontaine adı verilen çeşmesi görülmeye değer.
Bir de kilisesi var, uğramak isterseniz.
Onun dışında yapılacak en güzel şey sokaklarda kaybolmak :)
0 kisi demis ki::
Yorum Gönder