Ara Sokaklar |
Masalsı Binalar |
El Oyması Ahşap Kapı |
Şehrin eski şehir bölgesi çok güzel ve her daim hareketli.
Yemekler Akdeniz mutfağı, gerçekten güzeller.
Restorant seçeneği bol.
Her bütçeye uygun bir yer mutlaka var.
Socca |
Büyük saclar üstüne pişiriliyor Socca. Sonra küçük porsiyonlara kesilip servis ediliyor. |
Glutensiz olması bizi ayrıca cezbetti.
Socca dükkanlarının en iyisi ve en uygunları limanın arka sokağında yer alıyor.
Ev sahibimizin yönlendirmesiyle gittiğimiz Socca dükkanı 1920'lerden beri çalışıyormuş.
Fiyatları çok uygun.
Daha da güzeli dükkanın içi taze kavrulmuş leblebi gibi kokuyor :)
Porsiyonlar büyük ve oldukça doyurucu.
Elektrikli araba şarj etme istasyonu. Uzaylı gibi baktık kaldık tabi :) |
Arabada giderken sahil şeridinin görünümü |
Ertesi sabah Antibes'e giderken aynı yöne doğru bir maraton olduğunu fark ettik |
Arabamızı alıp doğruca kiraladığmız eve ulaştık.
Ancak limanın hemen yanındaki sokaktaki evimizin civarında feci bir trafik vardı.
Ev sahibimizle buluşup eve yerleşmemiz beklediğimizden 1-1,5 saat sonra gerçekleşti.
Haliyle kojo yoruldu ve planlardaki Monte Carlo- Moncao ve Eze köyü gezileri son güne kaydırıldı.
Biraz dinlenip şehri keşfetmeye çıktık.
Hava erken karardığı için fotolar da karanlık :)
Bambino yorulunca fazla uzatmadan eve döndük.
Ama benim aklım kilometrelerce uzanan sahil şeridinde kaldı.
O ferahlık hissi ve özgürlük duygusu beni öyle cezbetmiş ki, kojo ve Bambino uyuyunca kendimi sokaklarda buldum.
Evet, bir ilki gerçekleştirip hiç bilmediğim bir şehirde kojoyu ve Bambinoyu evde bırakıp tek başıma keşfe çıktım.
Ve feci keyif aldım bundan :)
Yükselenim yay demiş miydim? :P
Geniş meydanlar, ferah caddeler, güleryüzlü insanlar, 12 km lik sahil şeridi, denizden gelen ılık esintiler, heykeller, dar ara sokaklar, geç saatlere kadar açık olan dükkanlar, sokaklara yayılan restoranlar, masaların üzerinde kazanlarla getirilmiş deniz mahsülleri (utancımdan hiç foto çekemedim!), düzenli ve temiz sokaklar, limandaki teknelerin güzelliği..
Belki bunların hepsi bir sahil şehri için normaldir, hele bir Akdeniz şehri için olağandır bile diyebiliriz.
Olay şu ki, ben bunların hepsini ne yazık ki memleketimde birarada göremiyorum, bulamıyorum.
Şehrin düzeni iyi olsa çalışanların ya da yaşayanların yüzü mutsuz oluyor..
Dükkanlar gece açık olsa, güvenlik endişesi oluyor..
Sahil şeridi harika olsa, arabayı kıyıya çekmiş ve müziği açmış bir sürü insan oluyor.
Yani itiraf ediyorum ben kendimi yurt dışında daha güvende ve rahat hissediyorum.
Place Massena |
Galeries Lafayette Çok Katlı Mağazası |
Direklerin tepesindeki heykeller renk değiştiriyor, izlemesi keyifli :) |
Tepedeki heykellerin silüeti |
Apollo Çeşmesi |
Hele minnacık zeytin ağaçlarının bile korumaya alındığını görünce yaşadığım üzüntüyü anlatamam size.
Siz anladınız onu..
Saksılara dikmişler zeytinleri, öyle güzel, öyle narin ve kibar duruyor ki.
Hepsine selam verdim, hepsiyle konuştum.
Bu hissi diğer günlerdeki köy gezilerinde de fazlasıyla yaşadım.
Dolmuşum ben çok fena, onu anladım.
Ve Nice'de hissettiğim "ferahlık" bu şehri farklı bir yere koymama yetti de arttı bile.
Daralmışım ben kendi öz vatanımda.
Başka memleketlere gidince anlıyorum bunu..
Restoranların önü açık büfe şeklinde deniz ürünleri ile dolu |
Dekorasyon mağazası vitrini. Açık olsaydı kesin girer ve elim dolu çıkardım :) |
Tepede bir kale var, yukarıdan manzara güzeldir eminim ama bunun için epey basamak tırmanmanız lazım. |
Sahil |
Sevdim ben Nice'i.
Nice'te gezilebilecek yerler (Hemen hepsi Eski Şehir bölgesinde ve birbirine çok yakın yerler, tavsiyem bu bölgeyi yürüyerek ve ara sokaklara da girerek gezmeniz):
Place Massena - Apollo Çeşmesi burada - Ünlü Balıkçı Boccaccio da burada
Place Garibaldi
Promenade des Anglais - İngiliz Gezinti Yolu (Evet, İngilizler yapmış) - Sahil Şeridi
Cours Saleya - Her gün kurulan çiçek ve sebze pazarı
Place Rossetti - Cathedrale de Sainte-Reparate
Chagall Müzesi
Henri Matisse Müzesi
Hotel Negresco (Cam tavanlı yemek salonu görülebilir)
Benim için tatil planlamak tatile çıkmaktan inan daha keyifli :) o yuzden keyifle okudum.Umarım bir gün bizimde planlarımız arasında yer alır.
YanıtlaSilTatilin her aşaması güzel ve keyifli Pelincim :)
SilSiz de gezgin bir ailesiniz, gidersiniz yakında eminim :)
bu ülkede daralmayan az maalesef... ve kesinlikle ben de kendimi yurtdışında daha rahat hissediyorum.
YanıtlaSilTürkiye'de her tatile gittiğimizde doğanın güzelliğine hayran kalıp sonra da insanlar tarafından yapılan hemen her şeyin çirkinliğine şaşıp acaba buralar şimdi bir Avrupa ülkesinin toprakları olsayı nasıl olurdu diye düşünmekten alamıyoruz kendimizi :(
Aynen Mine, memleketimiz çok çok güzel ama yönetimi feci :( Doğal güzelliği nasıl tahrip ederiz konusunda çok iyiyiz bence.
SilRuhumuzu dinlendirebilmek için başka memleketlere gitmek ya da başka memleketlere gidince kendi ülkemizde rahat hissetmediğimizi anlamak çok ama çok acı.
Arafta gibi hissediyorsun çünkü sonrasında..
Yazık bize, cidden yazık :(
Şu nofutlu kekten alıyım ben bi porsiyon, bi de ayran lütfem. Yerken de şu büyüleyici resimlere bakarım. Ağzım sulandı tadını bilmediğim bi şeye. Deli miyim neyim?! :)
YanıtlaSilTakibe aldım. Sevgiler :)
Hahaha, hemen vereyim ama ayranı bilmiyor bunlar :) Çok güzel gazozları var onun yerine, limonata diyorlar ama bildiğiniz gazoz :)
SilYediğinizde tadı çok tanıdık geliyor, sanki yıllardır yiyormuşsunuz gibi. Öyle bildik bir lezzet :)
Nohut unu bulsam hemen yapacağım, kokusu bile yetiyor mutlu olmaya.
Olmadı nohut ununu da kendim yaparım, değer bence ;)
Sevgiler :)