29 Aralık 2014

Monaco - Monte Carlo




Prenslik Sarayının olduğu tepe
Gezinin son gününde ilk gün gidemediğimiz Monaco'ya gittik.
Öğleden sonra uçağa binecek olmamız nedeniyle sabah erkenden yola koyulduk.
Sonuçta ne kadar yol gideceğiz, trafik var mı, geri dönüş nasıl olur gibi bilinmeyenler işin içinde olunca ne kadar erken o kadar iyi dedik.
Şansımıza hava yağmurluydu yine ve sabahın erken saatlerinde Akdeniz üzerine yoğun bir sis bastırmıştı.

Yani giderken pek manzara izleyemedik.
Neyseki gelirken yağmur ve sis dinmişti de güzellikleri görebildik yol boyunca.



Arabaya binmemizle Eze köyüne gelmemiz bir oldu desem yeridir, çok yakınlarmış.
Giderken Eze'yi pas geçtik, iyi ki de öyle yaptık.
Monaco'ya varır varmaz ülkenin yoğun trafiği karşıladı bizi.
Hani kumarhane cenneti, sabahları pek hareket olmaz diye düşünüyorsanız fena halde yanılıyorsunuz.
Ama trafik polisleri bile gülümsüyordu, işlerini yaparken mutluydular.
Bunu görünce bir kez daha afalladık.
Palais Princier

Monaco, filmlerde gördüğümüz gibi devasa binalarla dolu küçücük bir ülke.
Daracık sahil şeridinde gökdelenlerin sıralandığı, kumarhanelerin ihtişamlı bir şekilde yükseldiği, daracık sokaklarında son model lüks arabaların yol aldığı, trafiği yoğun bir yer.


Erkenden ülkeye varınca (Nice'den 45 dk bile sürmedi) ne yapacağımızı bilemez halde sokaklarda dolaştık durduk arabayla.
Yağmur yağıyor, arabadan insek nereye gideceğiz?
Zaten görülecek yerlerin bir kısmını araba turunda gördük.
Ünlü kumarhanesi "Casino" nun önünden en az iki kere geçtik :))
Meydandaki Cafe de Paris'te oturup kapıya yanaşan lüks otomobilleri izlerken hayatınızda içtiğiniz en pahalı espressonuzu yudumlayabilirsiniz burada :))))
Marina bölgesi, Opera Binası, Hotel de Paris de görülebilecek yerler listesinde.
Ünlü Monte Carlo F-1 Pistine ait rotayı ise en az iki kez turlamışızdır :)

Casino
Sonunda marina bölgesine yakın bir yerde bir otopark bulduk ve şehirdeki bir alışveriş merkezindeki bir kafede kahvaltı ettik.
Tam karşımızda De.cathlon mağazası vardı.
Kahvaltı sonrası oraya girip kojoya kışlık spor mont aldık (Üzerindeki öyle ıslanmış ki kurutamadık bir türlü!!).
Bambino da bir polar üst ile alışverişten nasibini aldı :)



Sonrasında Monaco Prensi'ne ait arabaların yer aldığı "Antika Arabalar Müzesi"ni ziyaret ettik.
Marinaya kuş bakışı bir alanda yer alan müzenin içi de manzarası da çok güzeldi.
Hemen üstümüzdeki tepede Palais Princier, yani Prenslik Sarayı bulunuyordu.
Ziyarete açık olmadığı için uzaktan bakınmakla yetindik.
Yukarıdaki manzara eminim harikadır.
Monaco'daki diğer bir müze Jack Cousteau'nun kurduğu Okyanus Bilimleri Müzesi. Avrupa'daki en iyi akvaryumlardan biri olduğunu okumuştum, gitmek isteyenlere not olsun.




Monaco'daki atmosfer bizi pek cezbetmedi ama gidip gördüğümüze de memnun olarak ayrıldık minik ülkeden.

Fotoların bazıları buradan, buradan, buradan ve buradan.

2 yorum:

  1. Monaco deyince ilk akla gelen minik bir prenslik olduğu ve Grace Kelly tabii ki...
    Daha ihtişamlı bir ülke beklerken biraz hayal kırıklığı..
    İhtişamı en çok prensesleri ve sansasyonları ile ilgiliymiş duygusuna kapıldım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen öyle!
      İhtişam mutlaka var, eminim gece daha hareketli ve canlı oluyordur sokaklar. Film karelerinden fırlamış görüntüler geceleri ortaya çıkıyordur. Grace Kelly ise unutulmaz :)
      Ama bizim aklımız ve kalbimiz dağlarda, ormanlarda ve köylerde kaldı. İhtiyacımız olan onlarmış, yoksa gökdelenleri görmek için uzağa gitmeye gerek yok..

      Sil

SOSYAL AĞLAR


İZLEYENLER

Blog Arşivi

HER GÜN MUTLAKA

NE ARADINIZ, YARDIMCI OLALIM?

Kişisel Blog

Copyright © Benden ve Bizden | Powered by Blogger
Design by Lizard Themes | Blogger Theme by Lasantha - PremiumBloggerTemplates.com