27 Temmuz 2010

Kafam Karisti!!!

Bu dogal gidaya ulasim olayi sandigimdan daha cetrefilli cikti!

%100 dogal ve organik diye aldigimiz ve tukettigimiz besinlerin aslinda organik olmayabilecegi ihitmali varmis megerse!!

Nasil oluyor bu derseniz, asagidaki yaziyi okumanizi oneririm. Ibeking'in sayfasindan internet sitesine ulastigim, Aydin-Nazilli'de dogal tarim yapan ancak Tarim Bakanligi sertifikasi almamis olan Pinar Hanim'dan bana gelen mesaji aynen yayinliyorum. Dedigim gibi benim kafam cidden karisti; artik neye inanip neyi alacagimi gercekten sasirmis durumdayim! Imdaaaat!

"
''Organik'', ''ekolojik'', ''doğal'', ''naturel'' sözcüklerinin bu kadar popüler olmadığı yıllarda başlamıştı etiket okuma takıntım. Kendi gıdamı kendim üretmeye başlamadan önce neredeyse on yıl boyunca eve giren her şeyin etiketini okuyup araştırdım. Sordum. Öğrenebildiğim her şeyi öğrendim. Annemden geçen genetik bir miras sanırım bu. 82 yaşında olmasına karşın 20'li yaşların fiziki kondüsyonu ile yaşayan çok tuhaf bir kadındır :) Bu yaşına kadar elinde bir kez olsun pide, lahmacun, ekmek kadayıfı ya da Coca Cola bardağı görmedim. Gençliğinde bir kez gazoz içmiş sanırım. Hala tadının ne kadar kanserojen olduğunu anlatır. :) Mutfağına girip buzdolabını açın, limon suyuna yatırılmış çiğ balıklar, sebzelerin haşlama suyunu doldurup soğuttuğu şişeler... 

O genetik miras nedeniyle ne zaman İpek'in ya da Can'ın elinde ambalajlı bir abur - cubur görsem kıyameti koparır, savaş çıkarırım evde. Gıda boyaları, aromalar, E serisi kimyasallar... Tehlikenin sadece bunlarda olmadığını tarımın içine girince anladım. 

Mesela şu organik çilekler... O kadar çok sordunuz, o kadar çok istediniz ki... Gönderemedim. Çünkü yok. 

Genelde Bursa'da bulunur organik çilek sertifikası almış üreticiler. Yöntem hep aynı... Ellenmemiş temiz bir bahçeye yirmi - otuz fide dikerler. Bu fideler dikildikten sonra sertifika kuruluşlarından birini çağırırlar. Numune alınıyor, kontrol laboratuarına gidiyor, haliyle sağlıklı çıkıyor. Yüklüce bir ödeme de yapıldıktan sonra sertifika ellerine geçiyor. Sonra kim tutar sizi..! Önce gidip bir organik pazara kaydınızı yaptırın, ya da son zamanlarda pıtrak gibi çoğalmış organik ürün dükkanlarından biri ile anlaşın. Sonra doğru Bursa Hali'ne! Doldurun bir kamyon, yığın organik ürün pazarındaki tezgaha. Bir elinizde üzerinde ''Organik Çilek'' yazan sertifika var, önünüzde de kasa kasa kırmızı çilek... Alış bir lira, satış beş. Satın satabildiğiniz kadar. Elinizdeki sertifikada üretimin yapıldığı metrekare ile sattığınız çilek miktarı arasında mantık kurabilecek bir kurum, kuruluş var mı? Yok. Organik pazarlara gelen malı numune alarak düzenli olarak kontrol ettiren bir mekanizma? O da yok. 

Benim beş kilometre yanımda Türkiye'nin çilek cennetlerinden biri: Atça... Her gün organik pazarlara kamyonlarla çilek yolluyorlar. Kilosu elli kuruş'tan. Tek bir üretici görmedim ki yetiştirdiği çilekten bir tane yesin ya da kendi ailesine yedirsin. Ben çilek yetiştirmeye çalıştım. Azami özen, azami çalışma ile bir dekar yerde elli kilo çıktı. Reçel yaptık. Hepsi bu. Satacak kadar asla üretemiyorum. Gerçek fideler ile kimse üretemez. Buzhanelerde çıtır çıtır ithal fide var. Her yere bu dağılıyor. Hep söyledim, bir kez daha söylüyorum: Çilek yemeyin. Kesinlikle evinize sokmayın. 

Türkiye'de gerçek anlamda organik üretim yapan büyük üreticiler var mı? Var. Sadece sipariş üzerine üretim yaparlar ve üretimlerinin tamamını Almanya, Rusya, Hollanda, Belçika ve İspanya'ya gönderirler. Kotaları doldurabilmek için iç piyasaya bir kilo bile mal vermezler. Organik pazarların ürünleri nereden geliyor o halde? İki - üç çiftlik adı dönüyor piyasada. Oysa organik pazarlarda günlük 65 - 70 ton domates satılıyor mesela sadece. Dedim ya, nereden geliyor? Halden. 25 kuruş'a al, 5 Lira'ya sat. Sağ elde sertifika, sol elde domates... 

Nar ekşisi... Bununla ilgili de çok soru geliyor. Açıklamakta zorlanıyorum gerçek nar ekşisini. Kıvamı neden bu kadar sulu... Neden Antakya'da yapılanlar gibi koyu renk, yapış yapış değil? ''Sahte mi sizinki?'' diye bir soru bile geldi :)

Nar ekşisi normal nardan yapılmıyor. Deli nar, ekşi nar'dan yapılıyor. Çok az kaldı bu ağaçlardan artık. Toplanıyor, ikiye yarılıyor, kabuğundan tokaç ile vurularak dökülüyor, taneler sıkılıyor ve yayvan bir bakır leğende bu tanelerin suyu sıkılıyor. Sonra ateşe konuluyor ve kaynatılıyor. Maksimum dört saat... Bu sürede suyu uçar ama yine de gayet akışkan kalır. Bir dakika daha fazla kaynatırsanız yanar. İşte tam bu noktada iki seçeneğiniz var. Ya beş kilo nardan çıkarabildiğiniz 200 gram'lık sıvıya razı olacak ve bu zahmetli işin ürününü gerçek ekşiyi bilenlere satacaksınız; ya da ''Nar Ekşisi Yapma Formülü'' yazacaksınız Google'a, karşınıza çıkacak ekstretli, enzimli, glikozlu, kıvam arttırıcılı formüllerden birini uygulayacaksınız. Siyah, yapış yapış, ağza tatlımsı gelen şeyi bulduğu için alıcılar size teşekkür bile edebilir bunu yaparsanız hem :) 

Bu işi ciddi, layığıyla yapan yok. Bana göre kesinlikle yok. Bazen sohbet ettiğim yakın arkadaşlarıma gösteriyorum. Türkiye'nin en büyük organik ürün satıcılarından birinin internet sitesinde yayınladığı bir sertifika var. 400 metrekare alan için alınmış bu sertifika ile tonlarca mal satıyorlar. Biraz araştırın, kolaylıkla bulursunuz. Organik, naturel, ekolojik, doğal kelimeleri en nefret ettiğim kelimeler oldu sırf bunlar yüzünden. Dürüstlük adına çağrıştırdığı hiçbir şey yok. 

Geçtiğimiz haftalarda Erzurum'da yapılan Organik Tarım Ürünleri Konferansı'nda tek bir üretici bile olmadığını, sadece yeni kurulacak organik pazarlar için ''şu tezgah senin bu tezgah benim'' kavgası yapan uyanık komisyoncuların olduğunu biliyor muydunuz?   "
 

Foto buradan

13 yorum:

  1. Banu'cugum valla simdi icimi bir karamsarlik kapladi..Biz ne Ipek hanimin annesi gibi beslendik su gune kadar nede su gunden sonra beslenmemizi denetleyebilecek sansimiz var.Belki abur cuburdan uzak durabiliriz,hadi durduk meyve sebze agirlikli beslendik,hibrit tohumlu urunlerle beslenmedigimizi nasil anlayacagiz.Keske Ipek Hanim gibi kosullarimiz olsa,kendi ciftligimiz,arazimiz falan olsa da yetistirebilsek herseyi kendi ellerimizle.Ama sunu biliyorum ilacsiz ve herhangi bir koruyucu kullanmadan tamamen dogal bir sekilde uretim yapmak gercekten zor.Babamda arazisinde organik urun yetistirme denemeleri yapiyor surekli ama domatesler,biberler,patlicanlar .. hep curuk yetisiyor:)) Ve etraftaki koyluye,ciftciye sordugunda ise su ilaci kullan,bunu kullan gibi yanitlarla karsilasiyor.Bazi istisnalar haricinde,koylude artik ogrenmis isin hilesini saniyorum :) Ustelik gecenlerde okumustum cogu koylu bilmeden tonlarca ilaci (birileri bu ilac mahsulu artiriyor falan diince) basiyormus tarlalarina .Anlayacagin artik koylunun malinada,sertifikali urune de guvenemeyecegiz sanirim :( Ama dedigin gibi simdi biz ne yiyecegiz ? Hayatimizi da kisitlayarak surekli stres ve yediklerimizden pisman olarak gecirmek de sagligimiz acisindan ne kadar dogru?? Sonucta elimizdekiler bunlarsa,ve daha iyisini elde etme sansimiz yoksa?

    YanıtlaSil
  2. Mehtapcim, dedigin gibi en guzeli kendi meyve-sebzeni kendin yetistirmek! Arazimiz yok ama evde, balkonda ufak tefek birseyler yetistirebiliriz belki. Benim sonum oraya dogru gidiyor!
    Yediklerimizden pisman olma kismina da katiliyorum. Kosullarimizi goz onunde bulundurup elimizden gelenin en iyisini yapmali, gerisini de cok takmamali. Yoksa akil sagligi da elden gidebilir!
    Yalniz bu organik diye satilan endustriyel urunlerin vebalini kim verecek, goz gore gore nasil yapiyorlar bunu, onu dusunuyorum dunden beri! Sonucta kisitli butceye ragmen dogal urune yonelmek isteyen bircok insan var ve aldiklari urunlerin digerlerinden farkli olmadiklari gercegi, ustune bir de bos yere o kadar fiyat farki odemeleri... Vebali cok buyuk bunun, cook!

    YanıtlaSil
  3. Banu 'cum Pınar hanım bu maili aslında kendisine sipariş veren insanlardan oluşan kapalı bir gruba mail atmıştı. Ardından fwd maillerle işin çapı neredeyse ulusal basın açıklamasına dönünce metin kastını aştı diye düşünüyorum. Konu FSD'de bu mailin iletilmesi üzerine tartışıldı, ilgini çekerse oraya da bakabilirsin. Konunun her yönüyle ele alınmasi bana daışık tutuyor. Metine dönersek, bahsi geçen konuların tüm organik üreticilerini kapsadığına inanmak, duyarlı ve dürüstçe işini yapan az sayıdaki organik üreticisine haksızlık olur. Esasen konu zor da olsa kendimizi işin içine sokmak, yani üreticimizi seçmek, sertifika sormak, incelemek. Zor mu, zor gelecek muhakkak ki biraz başta. Ama eminim ki LCD ekran alirken farklı markalari, modelleri ve satan yerleri bile gıdamızı araştırdığımızdan daha fazla araştırıyoruzdur.
    Öte yandan paranoyaklığın da alemi yok, sana katılıyorum. Sevgiler:)

    YanıtlaSil
  4. Ozge, konunun o boyutlara ulasmis oldugundan haberim yoktu! Malum, memlekette yeniyiz, bazi seyleri geriden takip edebiliyorum :P
    FSD'ye bakacagim, cok sagol. Mutlaka az sayida da olsa bazi ureticiler hakkini vererek dogal tarim yapiyorlardir, dedigin gibi bize dusen de onlari bulmak. Hepimize kolay gelsin :))

    YanıtlaSil
  5. Banu'cugum bir ara bu konuyu konusalim seninle :)) Ben de cok dertliyim ve ne yapabilecegim konusunda hakikaten cikmazdayim..Hele de bu ulkede bile boyle para ile sertifikalarin alindigini duydugumda o organik urunlere verdigim paralar icin icim acimisti..Ben de artik biraktim organik urun alisverisini.

    Bence cozum balkonda uretim yapmak diil,balkonunda yetistirecegin 1-2 domates biber sana ne kadar sureklilik saglayacak..Kaldiki benim balkonum da yok :P Bence biz birlikte soyle bir kasabaya yerlesip kendi kucuk arazimizde urunlerimizi yerlestirelim..Kocalarimiz okey,iskambil bilumum oyunlari oynaya dursunlar cocuklarimiz mutlu mesut saglikla yetissin :)) Tabi bizde organik urunlerimizden nasiplenelim..

    YanıtlaSil
  6. Mehtap, harika bir oneri, ben varim :)) Bence siz orada hazir varken Esra'nin bahcesini pilot bolge olarak baslatin bu uygulamaya, buraya gelince deneyim kazanmis olursunuz, rahat ederiz :PP

    Yalniz UK'de de boyle sahtekarliklarin oluyor olmasi hayret verici, ben orada hersey duzgundur diye dusunuyordum! Vay be!! Isin icinde para olunca irk falan dinlemiyor hicbir sey!!

    YanıtlaSil
  7. Balkonda yetisen urunde bile sorun var desem! Havadan aldigi sehir gazlari, egzos dumanina yakinligi. Kullanilan toprak, tohumun GDO'lu olup olmadigi, bitki besini verilip verilmedigi, icinde yetistigi saksi(plastik, toprak vs)... Yani onun bile usulunce yapilmasi lazim!

    Pinar hanimin bu yazisi ortaligi epey bulandirdi. Ama organik tarimi cok iyi, usulunce, sahtekarlikla yapmayanlari da tohmet altinda birakti.Sonucta Pinar hanim ticaret yapiyor, oyle ya da boyle ve rakibi organik sertifikali ureticiler, o zaman cikarlar sozkonusu olunca ona ne kadar guvenmek lazim? Bu soru ile de onu zan altinda birakmak istemem. Ama tohumundan, gubresine, haseratla mucadelesine kadar isi gercekten iyi yapanlari nasil bir kalemde silebiliriz? Iyi yapanla, sahtekari nasil ayirabiliriz, bunun yolunu yontemini ogretse daha adil olmaz miydi?

    YanıtlaSil
  8. Berceste, sanirim Amerika'yi yeniden kesfediyorum ben :P Bu konu uzerine zamaninda epey tartismalar donmus anlasilan. Muhakkak ki organik tarimi hakkiyla yapan ureticiler vardir. Ornegin Yerlim markasinin boyle oldugunu duydum. Baskalari da vardir mutlaka. Benim aklima yatan, yakin cevrede dogal tarim yapan ureticileri bulup, mumkunse yerinde gidip gorerek teshis etmek ve bu sekilde tuketim gerceklestirmek. Ama pratikte ne kadar yapilabilir onu da bilemiyorum. Yine de denemeli.

    Balkon bahceciligi konusunda da hklisin, zamaninda boceklenen saksilari uzulerek atmisligim coktur :(

    YanıtlaSil
  9. off içim kötü oldu ama bercestenin dediği gibi pınar hanımda kendini övecek.

    bizde ek gıdaya başladık çayyolundaki semt pazarına gidiyorum.

    siz nerden şimdi yapıyorsunuz bebeğinizin alışverişini? ankarada pazarada uzak oturuyoruz.
    teşekkür ederim

    elif kara

    YanıtlaSil
  10. Elimizden gelenin en iyisini yapacagiz ama isi abartmamak da lazim :) Yoksa ruhsal sorunlara yol acabilir. Ayrica biraz gevseyip arkamiza yaslanip, bu vucudun bir sekilde olmesi de gerek diye hatirlarsak belki hersey daha yumusak akar :)

    YanıtlaSil
  11. Merhaba Elif,

    Bambinonun yiyeceklerini alabilirsek koy pazarindan aliyoruz, Golbasi pazari ya da yakin diger koylerden. Alamadigimiz zamanlarda marketten, pazardan aldigimiz yiyecekleri veriyoruz cok takilmadan. Uma'nin da dedigi gibi cok abartmamak lazim. Yediklerimizin bize sifa verecegini dusunerek yemeli her zaman. 'Bu yediklerim ilacli, zehir aslinda' diye dusunmek yarari olacagi varsa bile ters tepki yaratir vucutta. Berceste'nin de dedigi gibi kendi uretimini bile yapsan bazi seylerden yine koruyamiyorsun. En guzeli alabildigin kadar dogal almak, alamadigin zamanlarda da cok takilmadan buldugunu yemek. Baska turlusu ruh sagligini etkiler! Konu bebekler olunca insan iki kat hassasiyet gosteriyor ama kosullar her zaman en iyisini saglayamayabiliyor. Bunu kabullenip devam etmeli.
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  12. çok teşekkür ederim.zaten çok herşeyi kafama taktığım için tedaviye başladım.inanın bazen çıldırcak gibi oluyorum düşününce.pınar hanımıda okumayacağım felekat tellalı gibi :)
    tekrar teşekkür ederim annelerle konuşunca rahatlıyorum yanlız değilim diyorum

    sevgiler

    YanıtlaSil
  13. Elif,
    Rica ederim. Paylasinca azaliyor sanki yukumuz. Tabi ki yalniz degilsin, hicbir konuda hem de! Paylasmaya devam :)
    Sevgiler

    YanıtlaSil

SOSYAL AĞLAR


İZLEYENLER

Blog Arşivi

HER GÜN MUTLAKA

NE ARADINIZ, YARDIMCI OLALIM?

Kişisel Blog

Copyright © Benden ve Bizden | Powered by Blogger
Design by Lizard Themes | Blogger Theme by Lasantha - PremiumBloggerTemplates.com