25 Haziran 2012

Hermitage - Sankt Petersburg



St Petersburg tam bir müze cenneti. Şehirde resmi olarak 306 müze bulunuyor. Tabi ki en büyüğü ve bilineni Hermitage Müzesi. Katerina'nın kışlık saray olarak kullandığı Hermitage Sarayı, koleksiyon amaçlı olarak toplanmaya başlanan binlerce tablo ve sanat eserinin sergilenmesine karar verilerek müzeye dönüştürülüyor. Sarayda yaklaşık 3 milyon adet eser var. Her eserin önünde sadece 1 dakika harcarsanız tüm müzeyi ancak 6 yılda gezebilirsiniz. Düşünün artık! Muhteşem bir yer. 

Ben New York'taki Metropolitan ve Londra'daki British Museum'dan almadığım tadı Hermitage'da aldım. 3-4 saat gezdik ama gördüklerimden çok etkilendim. Büyüleyici bir mekan. Zaten saray gezmeyi oldum olası severim, sarayın içinde müze olunca ekstra keyifli oluyor. Hermitage'ı MET ve British Museum'dan ayıran en önemli fark bu bence. Diğer ikisi sadece müze olma amaçlı yapılan binalar ama Hermitage'da bir yaşanmışlık var. Eserlere bakmasanız bile sarayın odalarını gezmek, bahçesinde bulunmak bile yetiyor. 

Saray Meydanına giriş:



Hermitage Sarayının önü Saray Meydanı olarak geçiyor. İnanılmaz büyük bir meydan. Tam ortasında Alexander Kolonu yer alıyor. Bu anıt, 1812'deki savaşın anısına yapılmış. Meydanda konserler ve gösteriler oluyormuş yıl boyu. Geleneksel kıyafetlerini giyip para karşılığı fotoğraf çektirten insanlar var ortalıkta. Gezimizin diğer bölümlerinde de bu insanlardan gördük bol bol. Müzeden çıktığımızda faytonlar gelmişti, onlar da para karşılığı meydan turu yapıyorlar. 












Sarayın yapımına 1711 yılında başlanmış. Yıllar içinde genişleyen Saray 6 ana binadan oluşuyor. 

Gitmeden önce biletleri internetten almanızı tavsiye ediyorum. Biz son ana kadar karar verememiş ve sonunda bilet almadan gitmiştik. Müze önündeki kuyruğu görünce moralimiz bozulmuştu, "Kısıtlı zamanda gelmişiz zaten, bir de saatlerce kuyruk mu bekleyeceğiz?" diye yakınmıştık. İçeriye girince o günün ücretsiz olduğunu öğrenmemizle de "Oooh, iyi ki almamışız biletleri" diyerek havalara uçmuştuk :)) İnsanoğlu işte :P



Hermitage'ı gezmek için görmek istediğiniz eserleri belirlemenizi tavsiye ederim. Gezerken kaybolmanız oldukça mümkün. Gerçi bir yeri ararken kaybolup başka şeyler görmek de oldukça heyecan verici :) Ama çıkışı bulamayabilirsiniz, dikkatli olun :P

Kışlık sarayın girişi öyle ihtişamlı ki:






Ben önceliğimi taht odası, kışlık sarayın odaları (sarayın kendisi başlı başına muhteşem, eserleri değil tavanlardaki işlemeleri seyretmek bile çok keyifli), Da Vinci, Rembrandt, Van Gogh, Picasso gibi ressamları barındıran Avrupa Sanatı, heykeller - özellikle Michalangelo'nun saraydaki tek eseri olan Çömelen Adam, altından yapılmış tavuskuşu saatine verdim. Bu eserlere giderken yüzlerce başka eser keşfettim. En son Picasso'nun tablolarına bakıp dışarı çıktım. grubun diğer üyeleri ilk çağlara ait eserleri görmek üzere zemin kata indiler. 

Taht odası:






 Altın tavuskuşu saat: İngiliz kuyumcu James Coxe tarafından yapılmış (1762-1772)


Çömelen Adam:












Floransa'daki Uffizi'nin ana salonu örnek alınarak yapılmış bir salon: Kendinizi bir anda Floransa'da hisseiyorsunuz :)

Van Gogh'un eserlerinden birkaçı:



Ve bir Kur'an-ı Kerim:

Müzeye girerken Bambino kangurusunda uyudu. Yaklaşık 1 saat rahat rahat gezdim, istediğim eserlerin pek çoğunu gördüm. Bambino uyanınca biraz daha gezip sonra Bambinoya yemek yedirmek üzere dışarı çıktım. 

Müzeden dışarısına dair birkaç kare:




Fotoğraf çekemediğim için buradaki fotolar gruptaki diğer arkadaşlardan alındı. En insansız olanları seçmeye çalıştım :))

2 yorum:

SOSYAL AĞLAR


İZLEYENLER

Blog Arşivi

HER GÜN MUTLAKA

NE ARADINIZ, YARDIMCI OLALIM?

Kişisel Blog

Copyright © Benden ve Bizden | Powered by Blogger
Design by Lizard Themes | Blogger Theme by Lasantha - PremiumBloggerTemplates.com