|
Masal gibi |
|
Rüya gibi |
|
Şatonun girişi |
|
Ortaçağdayız sanki |
M
eyriez'den yola çıkıyor ve Cenevre Gölü'ne kadar yol alıyoruz.
Uzun bir görecek yer listemiz var.
Hepsi Cenevre Gölü kıyısında.
Artık İsviçre'nin Fransız bölgesindeyiz.
Fransızca ilk tercih edilen dil konumunda.
Montrö ile başlıyoruz.
Şehir merkezinde bir tur attıktan sonra göl kenarındaki ünlü şato Chateau de Chillon'a (Şato dö Şillon diye okuyun) ulaşıyoruz.
Gördüğümüz en güzel şatolardan biri burası.
Manzarası, konumu harika.
İçi çok güzel restore edilmiş, gezmesi çok keyifli.
Dışı da bakmaya doyulmaz bir manzara.
Al kitabını, kahveni, akşama kadar keyif yap.
Bir de şansımıza katalog çekimi yapan bir ekibe denk geldik; eski tip bir yelkenlinin içinde gelin ve damat vardı. Şatonun görüntüsü ile birlikte tam bir masalın içindeymişiz gibi hissettik.
Hava da çok iyiydi, güneş tüm yüzünü gösterdi.
Yarım günümüzü seve seve geçirdik orada.
Şimdi fotolar ve sonrasında çevre ile ilgili bilgiler :)
|
Montrö'ye bakış |
|
Ağaç kesmeden de yol yapılabiliyormuş |
|
Yeşili sev, doğayı koru |
|
Yansıma |
|
Şatonun içinden manzara |
Montreux
lüks otelleriyle Fransız sahil kasabalarına benziyor. Manzarası harika. Temmuz ayında çok
meşhur bir caz festivaline 2 hafta ev sahipliği yapan kasabada bu tarihlerde yer
bulmak imkansız oluyormuş.
Freddie Mercury'nin Cenevre Gölü kıyısında yer alan heykeli de bu civarda.
Montrö
anlaşmasının imzalandığı “Fairmont Hotel” de görülecekler arasında.
|
İçeride bir oda |
|
Bambino bölge haritasına bayıldı, her yeri gezdikten sonra tekrar geldi :) |
|
Kapıları çok sevdiğimi söylemiş miydim? |
|
Boy boy, desen desen sandıklar var şatoda. Çok güzeller. |
|
Böyle banyo yaparlarmış |
|
Yine bir kapı.. |
|
Seç beğen al :) |
|
O zamanların lavabosu, yatak odasının bir köşesinde |
|
Ahşap oyması ayrı güzel, ışığı ayrı güzel, çok sevdim bu köşeyi |
|
Kapı kapı kapı.. |
|
Renklerin güzelliğine bakın. |
|
Şatonun iç avlusu |
Château de Chillon: Montrö’nün sembolü. Turistlerin uğrak yeri olan şatoya 9'da
gidebilirseniz ilk ziyaretçilerinden olup kalabalığa kalmazsınız. Karşılaştığımız
öyle şiirsel bir güzellik ki nefeslerin kesilmemesi mümkün değil. Güney Fransa
sahillerini andıran Montreux sağımızda, pastoral
bir görünüşe sahip yemyeşil kırlar solumuzda, Fransa’nın meşhur Evian sularının çıktığı dağ bütün ihtişamı ile
önümüzdeki şatonun fonunda, hafif bir sis perdesinin yarattığı romantizm
etkisi ile adeta impresyonist bir manzara tablosunda, nereye bakacağımızı
şaşırıyoruz.
|
Bayıldım bu kapı kilitine |
|
Kendisini göremedik ama yaptığı evi hayranlıkla seyrettik. Muhteşem. |
|
Masal yelkenlisi |
|
Dağlara giden patika. Çıktık tabi :) |
|
Huzur köşesi.. |
Chateau
de Chillon, İsviçre şatolarının en ünlülerinden,
Chillon kayası üzerine kurulmuş bir ortaçağ şatosu. Şato gölün yanındaki büyük
bir kaya parçasına inşa edilerek denizden ve dağdan gelecek bütün tehlikelerin
gözlenmesine imkan sağlamış. Şato Montreux'dan yaklaşık 3 km ileride bulunuyor.
Şatonun inşa edildiği tarih kesin olmamakla birlikte 1160 veya 1005 olarak
tahmin ediliyor.12 .yüzyılda savoy hanedanın evi olarak kullanılmış. Sion
Piskoposluğu’na ait olan şato, Savoy dükleri zamanında genişletilmiş. Byron‘ın 1816 da yazdığı ”The prisoner of Chillon”
(Şilon mahkumu)adlı şiirin kahramanı, İsviçreli tarihçi ve vatansever François Bonivard, 1500′lü yıllarda bu şatonun
mahzeninde mahkum olarak kalmış. Kaldığı yerdeki izlerini görmek mümkün. Romalılar
ilk önce dağların ve gölün arasında dar bir yol açarak, St Bernard geçidi
yapılana kadar İtalya bağlantısını bu yol ile sağlamışlar. Yıllarca stratejik
bir öneme sahip olan şato şimdi müze olarak kullanılıyor.
|
Çekmeye, bakmaya doyulmayan görüntü |
|
Karşısı Fransa |
|
Ağacın güzelliği.. |
St.Bernard Köpek Müzesi (Musée et Chiens
du St.Bernard) – Martigny (Montrö’ye yarım saat) : Bernard ve
Caroline de Watteville tarafından 2006 yılında kurulmuş olan müze, İsviçre’nin
Valais kantonunda, Martigny kasabasında bulunmaktadır. İtalya ile İsviçre
arasındaki Alp Dağlarının St.Bernard geçidinde, 1049 yılından beri
varolan manastırın tarihi ekseninde, bu manastırı ziyarete gelen dağlarda
kaybolmuş hacıları kurtarmaları ile tanınmış, İsviçre’nin karakteristik
yapıdaki köpeklerini anlatan bir müzedir. İtalya ve İsviçre arasındaki zorlu
Alp geçidinde yolculara sığınak sağlamak amacıyla kurulan manastırda, St
Bernard de Menthon tarafından, kurtarma köpeği olarak kullanımları 17. yy. da
başlamıştır. Müzede yapılan sergiler, St.Bernard mirasının vurgulanarak,
İsviçre’nin evrensel bir simgesi olmuş St. Bernard köpeğinin teşvikine adanmıştır.
Müzede ayrıca, St.Bernard köpekleri canlı olarak bulunmakta ve ziyaretçiler
köpeklerle zaman geçirebilmektedir. www.museesaintbernard.ch
Tüm söyleneceklerin özeti sanırım masal gibi demek.Harika bir yer çok güzel fotoğraflar.
YanıtlaSilBen de bayıldım buraya :)
Sil