Oldurma, en basit tabiriyle bir şeyi oluşturma, yaratmadır. Buradaki yaratım yoktan var etme değil, olanı dönüştürmedir. Yani bir tür ruhsal enerji çevrimidir. Ruhumuzdaki potansiyel yaratım enerjisini evrene yansıtarak, evrende değişiklikler yaratmanın sanatıdır.
Hepimiz bunu The Secret’tan artık
biliyoruz veya en azından duyuyoruz. Ama ben burada aslında arkadaki
dinamikleri ve püf noktaları vermek istiyorum. Çünkü bahsettiğimiz kitap
ve bununla beraber çıkan nice kitaplar, birçoğunu incelemesem de,
yeterli püf noktaları vermiyor. Birçoğu rant kazanmaya odaklı olduğu
için boş bilgilerle dolu. Halbuki yaratım sanatı, maji ismi altında en
eski ezoterik ve okült konulardan biridir. Eğer bu bilgeliği ve sanatı
öğreneceksek bunun için new age akımlarından çok, daha eski mistik
kültürlerin öğretilerine bakmalıyız. Eğer yeterli bir incelememiz yoksa
bu süreç bizim için tehlikeli bile olabilir.”İnan, olsun” kalıbı
doğrudur ama eksiktir. İnanıp Ol’durmanın da bir prensipleri, bir
mekaniği, ilmi boyutu hatta mühendislik işleyişi vardır. Ol’durmanın
gücü, Yaratıcı’nın yarattığı düzenin bir işleyişini kapsar.
Yasalar
Bir
şeyleri yaratma yani ol’durmanın arkasında bazı yasalar vardır. Bu
yasaları harekete geçiren kilit yasa irade yasasıdır. İrade yasasının
tezahürü istemektir ve istemek ile konsantrasyon, bu yasaları aktif hale
getiren anahtarlardır. Kısaca şu yasalar ol’durmada işler:
İrade Yasası: Her
şey irademiz dâhilinde gerçekleşir ve bizi insan kılan iradedir. İrade,
isteği yaratır istek de oldurmanın ana maddesidir. Bu yüzden evreni
harekete geçiren irademizdir. İrademiz ne kadar güçlüyse, evrensel
değişimleri yaratmak o kadar kolaydır. Bir şeyleri yaratırken
başkalarının iradelerine karışmamak oldukça önemlidir, yoksa irade
yasasına ters davranmış oluruz ki, bu evrensel düzeyde hoş bir etki
yaratmaz.
Çalışma ve teksir yasası: İsteklerimizin
olması için yeterli bir enerji eşik değerini geçmeliyiz, bunun için de
istekleri oluşturma konusunda ısrarcı olmalıyız ve enerjiyi
yoğunlaştırmalıyız.
Külli çekim yasası: İki şeyin birbirini çekmesi veya itmesi olayıdır, yaydığımız düşünceler benzer enerjileri çeker. Benzeşimle birlikte çalışır.
Benzeşim (Sempati) yasası: Ruhsal Dünya da benzerler benzerleri yaratır.
Tedriç yasası: Her
şeyin bir aşamalı gelişimi vardır. Haliyle isteklerimiz de evrende
belli aşamalarda gerçekleşir, bu yüzden isteklerin gerçekleşmesi için
belli bir zaman diliminden bahsedebiliriz.
Tüme- varım (Bumerang) yasası: Her enerji çıktığı kaynağa geri döner. Bu dönüş katlı (üç katı, yedi katı vs.) olarak olabilir.
Parça Bütüne aittir yasası: Parçaya yapılan etki bütünü, bütüne yapılan etki parçayı etkiler.
Buradaki yasaların işleyişi, alttaki
aşamaları da tetikler. Bu yüzden önce bu dinamikleri bilmek, püf
noktaların işleyişini çözmemize yardımcı olur.
İstek- Israrcı olma
Bir dileğimizi ne kadar çok ister ve ne
kadar çok ona odaklanırsak, evrene yaydığımız enerji de bir o kadar
güçlü olacaktır. Bunu telefon sinyaline benzetebiliriz. Eğer telefondaki
sinyal düşükse, bir başka kişiyle kesik kesik konuşuruz ve kendimizi
zar zor ifade ederiz, buna nazaran sinyal yüksekse sesimiz daha net
çıkar. İşte bir şeyi çok istemek ve istekte ısrarcı olmak ilk koşuldur.
İstemenin şiddeti, evrene ulaşım sinyalini yükseltir. Bu yüzden en hızlı gerçekleşen şeyler, o sırada en çok ihtiyacımız olanlardır.
Bunu hepimiz deneyimleriz. Bir anlığına parasız kalırız, ihtiyacımız
vardır, öyle bir gönülden geçiririz ki, mucizevî bir şekilde elimize
para geçer. İhtiyacın fazla olması da, o şeyi derinden istememize neden
olur. Bu da daha kolay evrene isteği taşır.
Hazırlanış – Düzen
Tedriç ve çalışma-teksir yasasından
bahsettik. Anlık düşünceler ve yayılan anlık enerjiler, evrensel
dengeden dolayı hemen dağılır. (Buna mühendislikte entropi yasası denir,
her şey düzensizliğe doğru gider.) Bu yüzden bir şeyi sadece istemek, o
şeyin olması için yeterli değildir. Enerji belli bir süre sonra
dağılmaya meyillidir. Lakin her gün düzenli olarak isteğimize konsantre
olursak, enerji yoğunlaşacağı için dağılmadan aynı bir enerji topu gibi
evrene yollayabiliriz. Bunun için aynı saatte ve periyodik olarak yapmak
oldukça önemlidir. Kendimize bir gün veya süreç belirleyelim -mesela 7
gün gibi- ve aynı saatte düzenli olarak çalışmayı yapalım.
İkinci olarak bir dileğin gerçekleşmesi
için ne kadar uzun bir ön hazırlık aşaması yaparsak, bir şeyleri
gerçekleştirmek o kadar kolaylaşır. Çünkü ön hazırlığa başladığımız anda
enerji zaten odaklanmaya başlar, odaklanmış enerjiye isteği yükleyerek
göndermek çok daha kolaydır. Ön hazırlıklara örnek vermek gerekirse, bir
mum veya tütsü yakabilir, bunun yanı sıra ortamı fiziksel olarak
arındırıp temizleyerek, toplayarak, ortamdaki ruhsal enerjiyi de
düzenleyebilir, çalışma öncesi banyo yapabiliriz. (abdest almak,
enerjiyle arınmak vs.) Bu ön hazırlıklar aynı zamanda çalışmanın ne
kadar önemli olduğu mesajını bilinçaltına gönderir ve bizi buna
inandırır. Özellikle dileğimizi gerçekleştirmek istediğimiz alanı
temizlemek, enerjiyi daha net aktarmamıza yardımcı olur. Çünkü dağınık
odalardaki enerjiler de dağınıktır, bu da enerjiyi yoğunlaştırmayı
zorlaştırır. Feng shui, bu noktada devreye girer.
İmajinasyon (imgeleme)
Kızılderili bilgeler, “Bir kişiyi ne
kadar net imajine ederseniz, o kişiye o kadar kolay şifalandırırsınız.”
derler. Aynı şekilde bir şeyi ne kadar net imajine edersek, o şeyi
gerçeğe dönüştürmemiz o kadar kolay ve güçlü olur. Bu çok kilit bir
noktadır. Haliyle, mesela gerçekleştirmek istediğimiz şeyi bir kâğıda
yazdıysak, kâğıdı avucumuzda tutarken, duygularını dahi hissederek
dileğin gerçekleştiğini güçlü bir şekilde imajine etmeliyiz. Sonra bu
imajinasyonun enerjisini kâğıda aktarmalıyız. Bundan sonra o dilek
kâğıdını yakmak, yüklediğimiz enerjiyi serbest bırakmamızı sağlar.
Enerjiyi yükseltmek
İsteğimizi oldurmak için konsantre
olurken bir taraftan da enerjimizi yükseltmemiz gerekir. Bunun
kullanılan en eski metodu mantra veya zikir kullanmaktır. Önce yavaşça
başlanılan mantrayı, git gide daha hızlı söylemeye başlarız. Hızlandıkça
enerji yükselir ve enerji tavan yapana yani en yüksek hıza çıkana kadar
mantrayı tekrar etmeye devam ederiz. Burada kullanılan mantranın illa
Sanskritçe veya Arapça olması gerekmemektedir. Mesela ev istiyorsak
“Evim Var”, para istiyorsak “Para bana geliyor” gibi kalıplar da
yeterlidir. Eski şamanlar bu enerji yükseltmeyi, dans ile yaparlardı.
Dans ederler ve dansı hızlandırırlar, sonra bağırarak, yükselttikleri
enerjiyi evrene serbest bırakırlardı.
Bir diğer enerji yükseltme yöntemi
mantra kullanmadan imajinasyonla ışığı auramıza çekmektir. İlahi ışığı
taç çakradan alarak tüm auramıza yayar ve ilahi Olanla bağlantıda
olduğumuzu hissederiz. Böylece enerjimiz çalışma için yükselmiş olur.
Başka bir yöntem de çember
oluşturmaktır. Bunun için çevremizde hayali çember yaratırız (mavi-beyaz
renkte). Daha sonra ellerimizi havaya kaldırır ve “Bu alemle ruhsal
alem arasındaki sınırı kaldırıyorum, çemberdeki tüm isteklerim evrende
gerçekleşir” diyerek yavaşça elleri indirirken bir sis perdesini
araladığımızı imgeleriz. Böylece yarattığımız sınırlı enerji alanında
evrenle bağlantı sağlayacak güçlü bir ilahi mabet yaratmış oluruz. Bu
yöntemi yapacaksak, çemberi hep aynı yerde açmanın faydası vardır.
Kelam
Yaratıcı “Ol” demiş ve Evren yaratılma
sürecine girmiştir. Özellikle “OL” dendiğinin vurgulanması yani bu emrin
ses enerjisi olarak verildiği ifadesi tesadüf değildir. Burada pek tabi
ki gizli bir bilgi vardır. Fizik öğretmenim Nuray Hoca, her zaman
“Sözler, evrene vurulan mühürlerdir” derdi bana. Gerçekten de bir şeyi
sesli olarak kelimelere dökmek yani süptil düşünceleri, daha fiziksel
enerji olan ses enerjisine dönüştürmek, bir şeyleri ol’durmayı
kolaylaştırmaktadır. O yüzden bir şeyleri dilerken bunları sesli
dilemek, enerjinin gerçekleşmesini kolaylaştıracaktır. Aynı şekilde
olumsuz şeylerin de sesli söylendiğinde daha çabuk başımıza geldiğini
fark etmişizdir. Bu yüzden ne söylediğimize çok dikkat etmeliyiz.
Enerjiyi Serbest bırakmak
En kritik nokta burasıdır. Birçok
insanın isteklerinin gerçekleşmemesinin tek sebebi enerjiyi serbest
bırakmayı atlamalarıdır. Israrcı olduktan, dileği dileyip, enerjiyi
yükselttikten sonra, bir anlığa isteğimize dair hiçbir şeyi umursamamak,
bir hiçlik duygu durumuna geçmek durumundayızdır. Böylece yaydığımız ve
odakladığımız enerjiyi serbest bırakırız. Eğer gerçekleşmesini
istediğimiz dileğe çok fazla odaklanırsak, enerji akışını tıkarız ve
dileğimiz evrene ulaşmaz. İsteğimize odaklanmalı ama buna bağlı ve
bağımlı olmamalıyız, böylece enerjinin ve dileğin akmasına izin
verebiliriz. Bu aynı su hortumunun üzerine basmak gibidir ve bu da suyun
akışını engeller. İstedikten, odakladıktan sonra tam bir güvenle
gerisini evrene bırakmalıyız ve daha fazla (ta ki ertesi gün çalışmayı
tekrarlayana kadar) o isteğe odaklanmamalıyız.
Eğer mantra kullanıyorsak, bunu bir
bitiriş cümlesiyle yaparız. “Öyle Olsun!” “Dileğim Gerçekleşti” gibi bir
niyetle bağırarak son noktayı koyar ve enerjiyi bırakırız. Bu
üzerimizde ki yoğun enerjiyi atmak gibidir. Eğer kâğıda enerji
yüklediysek, enerjiyi serbest bırakmak için dilek kâğıdını yakmalıyız.
Saf niyet-şüphesizlik- Sessizlik
Dileği dilerken ve diledikten sonra
olabildiğince saf bir niyete sahip olmalı ve şüphe gibi kötü titreşimli
enerjilerden uzak durmalıyız. Onun gerçekleşeceğine dair tam bir güvene
sahip olmalıyız. “Gerçekleşecek mi acaba?”, “Ne zaman gerçekleşir?”,
“Olursa hayırlı olmaz mı?” Gibi soru işaretleri ve gerçekleşeceğine dair
şüpheler, yaydığımız enerjiyi kesintiye uğratır ve evrene zıt bir
enerji gönderir. Bu şüpheler evren için,”Evet ben bunu istedim ama bir
tarafım istemiyor” demektir. Bu da gerçekleşmesini engeller ve
enerjilere set koyar. Bu yüzden hiçbir şüphe olmaksızın, saf niyetle
istemeliyiz.
Eski gelenekler, bir diğer önemli
noktanın, dileğimiz gerçekleşene kadar sessiz kalmak olduğunu söylerler.
Dilediğiniz bir şeyi ve çalışmayı insanlara söylemek, enerjinin akışını
kirletir. Bu yüzden sessizlikle, dileğinizi kutsayın ve gerçekleşene
kadar bu konuyla ilgili enerjiyi kirletecek yorumlar yapmaktan sakının.
Başkalarına söylemeniz ve başkalarının konuyla ilgili yorumları da
enerjileri kirletecektir.
Bütünün Hayrı
Her daim çalışmayı yaparken “bütünün
hayrına” demeyi unutmayın. Bir şeyleri ol’dururken bir denge süreci
vardır. Hayırlı olanı ol’dumak için “bütünün hayrına” diye niyetlenin ve
sonra evrene tam olarak güvenin sahip olun. Bütünün hayrına derken
içinizde şüphe veya korku olmasın, bunun yerine tam bir teslimiyet
duygusu sizi sarsın. Zaten bütünün hayrına diyerek, hayırlı olmayacak
enerjileri engellemiş oluruz. Öte taraftan dileğimiz gerçekleşmezse,
bunda bir hayır olduğunu bilmeli ve önümüze bakmalıyız.
Eğer bu püf noktaları, isteklerinizi
gerçekleştirme konusunda takip ederseniz, dileklerinizin daha kolay
gerçekleştiğine şahit olabilirsiniz. Bunları her tür dilek çalışmanızda
(The Secret, Reiki, Dilek kâğıtları vs.) kullanabilirsiniz. İçinde
olduğumuz dönem zaten Spiritüel anlamda dileklerimizin daha hızlı
gerçekleştiği bir dönemdir. Haliyle bunlar bizim süreci daha iyi
kontrol etmemizi sağlar.