Sağırlığı doğuştan değil, sonradandı.
Çocukken sağır olmuştu.
Genç kızken sevdiği erkekle kavuşamamış, hiç evlenmemişti sonrasında da.
Tek başına yaşardı.
Abisinin evinin yanında bir oda bir evi vardı.
Kendi pişirir, kendi yerdi.
Bahçesindeki ekşi elmaların tadını başka bir yerde bulamazdık.
Çok da kıymetliydi elmaları.
Her isteyene vermezdi.
Gerçi insanlar da kıyamazdı onun bahçesinden almaya.
Her yaz tatilinde giderdim yanına.
Ama evinde fazla vakit geçirmezdim, hemen anneannemin evine dönmek isterdim.
Çok heybetli bir kadındı.
Uzun boylu ve yapılıydı, güçlüydü.
Heybetinden korkardım.
Bir de çok bağırmak gerekirdi sözlerimi ona duyurabilmem için, çok hoşlanmazdım bundan.
Her gidişimde evine davet eder, bir sürü ikram teklifinde bulunurdu.
Cömertti.
Yazın kışlıklarını hazırlardı.
Kendine ve misafirlerine yetecek kadar yapardı.
Bahçesinde domates, biber, maydanoz, nane eksik olmazdı.
Ben çocukken öğleden sonraları evinin önünde kahvaltı yapardık, ikindi vakti.
Çömlek peyniri, demlenmiş çay, taze domates, biber, salatalık.
Bir de taze yufka ekmek.
Ne tatlı olurdu o kahvaltı.
Sininin etrafına yere oturup yerdik.
Arıları kovalaya kovalaya.
Akşamları dayım mısır getirirdi pazardan bazen.
Gece karanlığında közlerdik, yine onun bahçesinde.
Mis gibi kokardı o köz, o mısır.
Kat kat giyinirdi, yaz günü bile.
Ben tek katla bile terlerken o terlemezdi.
Biz gitmezsek o gelirdi anneannemlere.
Bir köşede oturur, olan biteni anlamaya çalışırdı.
Bazen işine geleni duyup işine gelmeyeni duymadığını düşünürdüm.
Dedem vefat edince anneanneme daha az gelir oldu.
Ama yine de gelirdi, duramazdı bir başına evinde.
Ne yapsın?
Dedemden sonra o bahçe hiç eskisi gibi olmadı.
Giderek bakımsızlaştı.
Sonra parsellendi, bölündü, paylaşıldı.
Eski tadı kalmadı.
Onun bahçesi de öyle.
O bahçeye gitmek eskisi gibi mutlu etmiyor beni, eskiyi düşünüp üzülüyorum.
Şöhret.. Annemin halası.. Çocukluğumun bir parçası..
Yaşlandıkça zorlaştı hayatı iyice.
Bahçe gibi onun hayatı da yıprandı.
Haftasonu anneanneme gidince ona uğradık.
Ben arabada Bambino ile oturdum, mecburen.
Annem ona aldıklarımızı bıraktı, döndü.
"İyi gördüm onu" dedi.
Ne kadar iyi olabilirse artık.
"Dua et öleyim" demiş anneme.
Ertesi gün öldü.
Biz Ankara'ya dönmüştük bile.
Onu görmediğime üzüldüm.
Helalleşseydim, onu görüp mutlu etseydim.
Keşke... Keşke...
Nur içinde git Şöhret Halam.
Nurlar içinde ol.
Mutlu ol.
Sevdiklerinde ol.
Gitti.. Çocukluğumdan bir parça daha..
Ah çocukluğum ah!
Ah halam ah!
Çocukken sağır olmuştu.
Genç kızken sevdiği erkekle kavuşamamış, hiç evlenmemişti sonrasında da.
Tek başına yaşardı.
Abisinin evinin yanında bir oda bir evi vardı.
Kendi pişirir, kendi yerdi.
Bahçesindeki ekşi elmaların tadını başka bir yerde bulamazdık.
Çok da kıymetliydi elmaları.
Her isteyene vermezdi.
Gerçi insanlar da kıyamazdı onun bahçesinden almaya.
Her yaz tatilinde giderdim yanına.
Ama evinde fazla vakit geçirmezdim, hemen anneannemin evine dönmek isterdim.
Çok heybetli bir kadındı.
Uzun boylu ve yapılıydı, güçlüydü.
Heybetinden korkardım.
Bir de çok bağırmak gerekirdi sözlerimi ona duyurabilmem için, çok hoşlanmazdım bundan.
Her gidişimde evine davet eder, bir sürü ikram teklifinde bulunurdu.
Cömertti.
Yazın kışlıklarını hazırlardı.
Kendine ve misafirlerine yetecek kadar yapardı.
Bahçesinde domates, biber, maydanoz, nane eksik olmazdı.
Ben çocukken öğleden sonraları evinin önünde kahvaltı yapardık, ikindi vakti.
Çömlek peyniri, demlenmiş çay, taze domates, biber, salatalık.
Bir de taze yufka ekmek.
Ne tatlı olurdu o kahvaltı.
Sininin etrafına yere oturup yerdik.
Arıları kovalaya kovalaya.
Akşamları dayım mısır getirirdi pazardan bazen.
Gece karanlığında közlerdik, yine onun bahçesinde.
Mis gibi kokardı o köz, o mısır.
Kat kat giyinirdi, yaz günü bile.
Ben tek katla bile terlerken o terlemezdi.
Biz gitmezsek o gelirdi anneannemlere.
Bir köşede oturur, olan biteni anlamaya çalışırdı.
Bazen işine geleni duyup işine gelmeyeni duymadığını düşünürdüm.
Dedem vefat edince anneanneme daha az gelir oldu.
Ama yine de gelirdi, duramazdı bir başına evinde.
Ne yapsın?
Dedemden sonra o bahçe hiç eskisi gibi olmadı.
Giderek bakımsızlaştı.
Sonra parsellendi, bölündü, paylaşıldı.
Eski tadı kalmadı.
Onun bahçesi de öyle.
O bahçeye gitmek eskisi gibi mutlu etmiyor beni, eskiyi düşünüp üzülüyorum.
Şöhret.. Annemin halası.. Çocukluğumun bir parçası..
Yaşlandıkça zorlaştı hayatı iyice.
Bahçe gibi onun hayatı da yıprandı.
Haftasonu anneanneme gidince ona uğradık.
Ben arabada Bambino ile oturdum, mecburen.
Annem ona aldıklarımızı bıraktı, döndü.
"İyi gördüm onu" dedi.
Ne kadar iyi olabilirse artık.
"Dua et öleyim" demiş anneme.
Ertesi gün öldü.
Biz Ankara'ya dönmüştük bile.
Onu görmediğime üzüldüm.
Helalleşseydim, onu görüp mutlu etseydim.
Keşke... Keşke...
Nur içinde git Şöhret Halam.
Nurlar içinde ol.
Mutlu ol.
Sevdiklerinde ol.
Gitti.. Çocukluğumdan bir parça daha..
Ah çocukluğum ah!
Ah halam ah!