Ocak 2013'te bir yazı yazmışım, "
İkinci Çocuğun Vakti Geldi mi?" diye.
Bambinoya bir kardeş istediğimden, aralarının 2-2,5 yaş olmasını istediğimden ama düşük yaptığımdan bahsetmişim.
Kısmet değilmiş, zamanı henüz gelmemiş demişim.
Sonra 2013 yılının ilk aylarında bir düşük deneyimi daha yaşadım.
Şubat-Mart aylarında.
5. haftadayken tutunamadan gitti o bebek de.
Tabi doktorlar ve testler "Adetin gecikmiş sadece, hamile değilmişsin" dediler.
Ama ben biliyordum, ilk günden beri biliyordum.
Hamileydim ama bebek tutunamadı ve gitti.
Kısmet değilmiş, henüz zamanı gelmemiş dedim.
Sonra
Ağustos 2013'te İzmir tatilinden döndüğümüz gün (biz Bambino ile uçakla dönmüş ve yarım günde eve varmıştık) bir aydınlanma yaşadım.
Tatildeki Jack'e benzeyen çocuk ve 3 kişilik aileler ilham vermişti bana.
"Evet ya", dedim, "Tek çocuk gayet yeterli. İkinci çocuk için geçerli bir sebebim yok benim. Bunun farkına varıyorum. İkinci çocuk isteği bencillik sadece. Anne oldum, anneliği tattım. Tekrar benzer bir deneyim yaşamak için bencillik dışında bir sebep göremiyorum."
O ana kadar içimde olan ikinci çocuk "isteği/hırsı/baskısı" bir anda bulut olup uçtu gitti sanki.
Bir hafifledim bir hafifledim, anlatamam.
Rahatladım, hem de çok.
Üzerimde kendi kendime yaptığım baskı kalktı.
Bambinoya baktım, sarıldım, öptüm, kokladım, bolca şükrettim.
Tövbe ettim, af diledim.
Müthiş bir zamandı kısacık ömrüm için.
O günden sonra bir daha ikinci çocuk denemesi yapmadık.
Hatta kojo öncesinde bile istemiyordu; ben ikinciyi çok isterken bile "Bak, bir tanesine maddi ve manevi ancak yeteriz. İkinciye hiç gerek yok" diyordu.
Onun dediği noktaya gelmiştim.
Bu konuda ortak karara varmış, konuyu ebediyen kapatmıştık.
Bambino ile 3 kişilik hayatımızdan çok mutluyduk.
Daha fazlasını istemiyorduk, ihtiyacımız yoktu.
Varımızı yoğumuzu Bambinoya harcayacaktık.
Yurtdışında okutacak, hatta ona oralardan ev bile alacaktık.
Tüm imkanları onun için seferber edecektik.
Günler geçti, Bambino tüm hızıyla büyümeye devam etti.
Bambino büyüdükçe etraftan, eşten dosttan "Ee, ikinciyi ne zaman düşünüyorsunuz?" diye sorular artmaya başladı.
Bazılarına uzun uzun istemediğimizi anlattım.
Bazılarına "kısmet" diyerek cevap verdim.
Anneme çemkirdim hatta..
Bu arada işyerinde, çevremde hamilelik haberleri gelmeye devam ediyordu.
Gelen haberlere çok mutlu oldum, doğum haberine kim sevinmez? Ama bir defasında bile içimden "Ah keşke" demedim.
Kararımızı vermiştik biz, tek çocuk bizim için yeterliydi.
Biz Bambino-ben-kojo üçlüsü bu şekilde yaşayaduralım, ilahi plan bizim için planlarını çoktan yapmıştı bile. Sadece zamanını bekliyordu.
Hayatımızın en büyük derslerini almak üzereydik. Nereden bilelim?
2012 ekim ayında Amsterdam'da iken yazdığım mektuplar ve dilekler iptal edilmemişti. Tam tersi yürürlüğe konmuştu.
2014 yılı Mayıs ayının 3'ü son adet tarihim oldu.
19 Mayıs tatili bizim üç kişilik son tatilimizdi.
Plansız, programsız, istemsiz, bildiğin kaza dediğimiz şekilde hamile kaldım.
Anında takvim hesabına başladım.
Kojoya "Korkacak birşey yok, yumurtlama tarihim geçeli çok olmuş!"
Öyle emindim ki kendimden. İmkanı yoktu hamile olmamın.
Adet tarihlerimi çok yakından takip ederim çünkü.
Düzenliyimdir.
Ben öyle deyince kojo da rahatladı, çok durmadık üzerinde, konu kapandı.
Haziran ayı geldi, benim tarih geçti.
Yakın arkadaşımla telefonda konuşurken anlattım durumu, ama geyiğe vuruyorum devamlı, mümkün değil çünkü bana göre.
"Ertesi günü hapı aldın mı?" dedi.
"Yoo, o ne ki?" dedim.
"Gebelik riski için ilişkiden sonraki gün aldığın bir hap, hamile kalmanı önlüyor. Ama ertesi gün alman lazım."
"Yok almadım, ilk defa duyuyorum bunu, hem gerek olacağını sanmıyorum."
"Sen bilirsin, haftaya test yaparsan haber ver."
"Tamamdır."
Haziranın ilk haftası yaptım testi.
Sonuç anında çift çizgi.
İkinci çizgi incecik ama görünüyor sonuçta.
Hamileyim!!!!
!!!!!
Eee, ne olacak şimdi?
Kojonun deyimiyle "Hayallerimizin içine mi ettik, n'oldu?"
Çok erken öğrendiğimiz için önümüzde alternatifler var.
İstemiyorsak devam etmeme seçeneğimiz var.
Her ne kadar böyle bir şeye olumlu bakmasam da insanın başına gelince farklı oluyormuş, kimse ayıplamasın, kınamasın.
Herşey insanlar için.
Ceninin kalbinin 6. haftada atmaya başladığını biliyordum.
Bu durumda karar vermek için kendime 2 hafta süre verdim.
Kalbi atmaya başladıktan sonra istesem de razı olamazdım.
2 hafta gel-gitler yaşadık kojoyla. Genelde "git" ler..
Tartıştık, birbirimizi suçladık, ağlaştık, birbirimizi yedik, uzaklaştık, geldik-gittik.
Bambinonun yanında şifreli olarak devam ettik, hiç ara vermeden.
Mükemmeliyetçi kişiliğimi Bambino doğduktan sonra törpülemiştim.
Sabır katsayım yine Bambinonun doğumuyla hızla yükselmişti.
Ama kontrolcü tarafım aynen duruyormuş.
Hayatımın her alanını kontrol etmek benim için önemliymiş.
Daha doğrusu kontrol ettiğimi sanmak.
"Akışa bıraktım" diyormuşum ama üzerinde kontrol alanı kurabildiğim her küçük ayrıntıyı bile kontrol ve manipüle etmekten geri kalmıyormuşum.
"Anı yaşıyorum" diyormuşum ama uzun vadeli planlara gömülüp kalmışım.
Hayatta hiçbir şeyi kontrol edemediğimi bu olay başıma gelene kadar anlamamışım.
Öyle bir hayat dersi oldu ki bu bana.
10 Haziran'da doktor bir arkadaşım ile bilinçaltı uygulamaları için biraraya geldik.
Kısa adı PiKi olan PsikoKinesiyoloji konusunda Türkiye'nin en iyilerinden biridir kendisi.
Bilinçaltına sorular sorarak kişinin duygusal, ruhsal ve fiziksel durumu hakkında bilinçaltından cevaplar almak ve alınan cevaplara göre kişinin bilinçaltı kodlarını değiştirmek, genel olarak.
Arkadaşım sordu, bilinçaltım cevap verdi.
Ben hiç konuşmadım, müdahale etmedim.
Ne zamandır yaptırmak istediğim bu seans o zamana kısmet oldu.
Çıkan sonuçlara göre bilinçaltıma yeni kodlar yerleştirildi.
Yani bilinçaltımdaki negatif duygu ve düşünceler silindi, onların yerine olumlu yeni duygu ve düşünceler yerleştirildi.
Seansın etkilerini kısa vadede görmeye başlasam da 2 ay sonra tam etkilerini göreceğimi söyledi arkadaşım.
O seanstan sonra nöralterapi için gittiğim doktorum ile de birkaç seans çalıştım.
Farklı konularda o da PiKi uyguladı bana.
Bilinçaltım bebeğin cinsiyetini bile söyledi.
Müthiş bilgiler geldi onun dışında da.
Neler neler.
O süreçten sonra ben duruldum.
Hayatta hiçbir şeyi kontrol edemediğimi yaşayarak fark ettim.
Hiçbir şey üzerinde kontrolüm yok.
Hayatı akışına bırakmalı ve geleni sevgiyle kabul etmeliyim.
"Hayatı akışına bırakıyorum ve geleni sevgiyle kabul ediyorum"
İlahi planda benim için öngörülen herşeyi sevgiyle kucaklıyorum.
Başıma gelen herşeye sonsuz kere şükrediyorum.
Tabi bu noktaya gelmek bir günde olmadı.
Ama niyet ettim.
Hayatın bana öğrettiği belki de en büyük dersi anladım, tüm varlığım ile.
Yavaş yavaş sakinleştim, teslim oldum.
Geleni kabul ettim, onu sevdim, sevgiyle büyütmeye başladım.
İlk PiKi seansını yapan arkadaşımla 23 Ağustos'ta tekrar görüştük.
Bendeki değişikliğe karı-koca inanamadılar.
Bilinçaltımdaki tüm negativiteler silinmiş.
Geri gelmemek üzere.
Bendeki rahatlığı, neşeyi, kabullenişi bizzat gördüler.
"Haziran'daki senden çok farklısın" dediler.
İşte böyle başladı ikinci bebeğimin hikayesi.
Abisi gibi bana yeni ufuklar açtı, daha rahmime düşer düşmez.
Bana öğreteceği herşey için heyecan duyuyorum.
Bebeğimi çok seviyorum ve onu sevgiyle büyütüyorum.
Gelmeye kendi karar verdi bu bebek.
Geleceği zamanı kendi seçti, beni ve babasını kendi seçti.
Onun bir misyonu var, hepimizin olduğu gibi.
Ben sadece ona aracıyım.
O benim emanetim.
Umarım hayatımız boyunca birbirimizden öğrenmeye devam ederiz.
Ben onun rehberi olurum, o benim rehberim olur hep.
Birbirimizi aydınlatarak ilerleriz bu hayat yolunda.
Kojo'yu soracak olursanız, o da zaman içinde kabullenmeye başladı.
Zaten aldırma konusunda hep olumsuzdu.
"Evet, istemeden oldu, planlı olmadı. Ama eğer aldırırsak bu olayı vicdanlarımız asla kabul etmez ve evliliğimiz parçalanır, boşanmaya kadar gideriz." dedi.
Dedi ama en başından beri stres olmayı da sürdürdü kojo.
2 çocuğun masrafı, okulu, gezmesi, yemesi-içmesi...
Babalık sorumlulukları şimdiden kondu omuzlarına.
23 Ağustos'ta PiKi seansı aldı.
Umut ediyorum 2 ay sonra çok daha iyi olacak.
Babaların bebek doğmadan önce bebekle bağ kurmaları zor zaten, ben şahsen kendisinden fazla birşey beklemiyorum şu anda.
Bambinoyu haftasonları ve haftaiçi bazı akşamlar dışarı çıkartıp bana zaman ve mekan tanıması bana yetiyor.
Bambino ise henüz resmi olarak durumu bilmiyor.
Ama ufaktan ufaktan senaryo çalışmalarına başladık.
"Bir kardeşin olsa, şurada otursa ne yaparsın?"
"Küçük bebek başlarda konuşamayacak, sadece ağlayacak"
"Bebek sen ne yaparsan aynısını yapmak isteyecek"
"Seni çok sevecek ve hep yanında olmak isteyecek"
gibi alıştırma çalışmalarımız devam ediyor.
Bambino kısmet olursa gelecek ay kreşe başlayacak.
Yine aynı zamanlarda odası artık sadece kendisine ait olacak şekilde değişecek (Biz hala farklı yataklarda ama aynı odada yatıyoruz; biz kojoyla kendi odamıza geçeceğiz)
Bu değişiklikler olsun, Bambino yeni düzenine alışsın, ondan sonra kardeşini söylemeyi düşünüyorum.
Zaten karnım da yavaş yavaş büyümeye başladı, süreç içinde doğal olarak merak edip kendi de soracaktır.
Bu arada kardeşi kız olursa adı "Belinay" olacak, erkek olursa "Yunus" ya da "Deniz" ya da "Erdal" olacak.
Ha unutmadan, cinsiyetini bugün öğrendim.
Hatta gününü hatırlamak için sıcağı sıcağına yazmaya başladım bu yazıyı.
Bambinoya bir KIZ kardeş geliyor nasipse.
İşte böyle başladı kızımızın hikayesi.
Mutluyum, çok hem de.
Sonsuz kere şükür..