İsviçre gezimizin en beğendiğimiz yeri Luzern oldu. "Gezdiğimiz yerlerden hangisinde yaşardık?" diye düşünüp puan verdiğimizde tüm katılımcıların açık ara ile Luzern'i tercih ettiğini tespit ettik :)))
Luzern Zürih kadar büyük bir şehir değil. Luzern, Rigi dağının eteğinin başka bir yüzünde, İsviçre‘nin en turistik şehirlerinden biri. Orta büyüklükte, şirin mi şirin, geceleri sakin ama keyifli geçen, tertemiz bir yer.
Göl, nehir, dağ, orman ne ararsanız Luzern'de var. Hem de hepsi elinizin altında.
Manzaralar inanılmaz güzel. Cennet böyle bir yer olmalı dedik sıklıkla! Bazı kaynaklarda "Manzarası en güzel Avrupa şehri" olarak geçiyor.
Yapılabilecek doğa aktivitelerini say say bitiremedik :)
St Gallen'den yola çıkıp Luzern'e vardığımızda hava kararmak üzereydi. Arabayla panoramik şehir turu yapıp otelimize yerleştik. Biraz dinlendikten sonra şehri bu defa yürüyerek keşfetmeye çıktık. Merkezde her sokak köşesinde bir çeşme var. İsviçre'de bu çok yaygın. Kimi büyük, kimi küçük, çoğunun bir hikayesi olan çeşmeler. Binalar ise sanat eseri gibi. Otur, bütün gün seyret, o derece :)
Şehrin sembolü Reuss Nehri üzerindeki Kapellbrücke, yani Şapel Köprüsü. 1333 yılında yapılmış olan köprü insan eli ile
yapılmış en uzun ahşap köprü olma özelliğine sahip. Tam ortadaki sekizgen yapıdaki Su Kulesi hapishane ve arşiv olarak kullanılmış. Köprüde yürürken tavanda 100 adet orjinal
yağlı boya resim görüyorsunuz. 1993 yılındaki yangından sonra bir kısmı zarar görmüş olsa da tablolar onarımdan geçerek tekrar sergilenmeye başlamış. Tablolarda İsviçre tarihi, azizler ve kahramanlar resmedilmiş. Köprü gerçektende Luzern ile özdeşmiş romantik bir yapı. Dikkatli
bakarsanız köprünün her iki yanındada yüzlerce kımızı sardunya bulunuyor. (İsviçre'de en çok gördüğümüz çiçek sardunyaydı bu arada. Ülke simgesi gibi birşey herhalde dedik. TR'ye dönünce gördüğüm sardunyalar daha da bir anlam kazandı :) )
Arka tepede görülen yer Gutsch Şatosu. Eskiden işkence şatosu olarak kullanılmış, şimdi ise bir restorant. |
Kayalar içine oyulmuş dünyaca ünlü Löwendenkmal, yani Yaralı Aslan Anıtı da burada. Doğal bir kaya parçası oyularak oluşturulan anıt, Danimarkalı heykeltraş
Bertel Thorwaldsen tarafından 1820’de yapılmış. Kırık bir mızrak ve
koruma kalkanı üzerinde uzanan aslan Fransız Devrimi sırasında öfkeli
halkın Tuileires Sarayını işgal ederek Kral 16. Lui’yi korumakla görevli
çok sayıdaki (yaklaşık 700) İsviçreli muhafızı öldürdüğü katliamın
anısına yapılmış. Aslanın yüzünde ölüm uykusuna dalan bir hükümdarın ifadesi var. Mark Twain bu anıtı gördüğünde şöyle demiş: "Dünyanın en hüzünlü kaya parçası."
Kalkandaki zambak çiçeği simgesinin anlamı: O dönemde İsviçreli muhafızlar Fransa için paralı askerlik yapıyordu, bu nedenle aslanın üzerinde yattığı kalkanda Bourbon'un kullandığı zambak çiçeği simgesi yer alıyor. Bu simge aynı zamanda 1992-1998 yılları arasında kullanılan Bosna Hersek bayrağında da yer alıyor. Nitekim bu çiçeğe Boşnak zambağı deniliyor. Ortaçağ'da varlık gösteren Bosna Krallığı'nın bayrağında da bu çiçek yer alıyordu. Fransız tarihçi Georges Duby'ye göre çiçeğin üç yaprağı Ortaçağ sosyal sınıflarını yani İşçi, Asker ve Dini görevlileri temsil ediyor. Bu simge Kanada'nın Fransızca konuşulan bölümlerinde, bazı Amerikan eyaletlerinde, Floransa'da da kullanılıyor. Aslan'ın yanında dik duran kalkanda ise İsviçre Bayrağı'ndaki şekliyle haç yer alıyor (Kaynak)
Kalkandaki zambak çiçeği simgesinin anlamı: O dönemde İsviçreli muhafızlar Fransa için paralı askerlik yapıyordu, bu nedenle aslanın üzerinde yattığı kalkanda Bourbon'un kullandığı zambak çiçeği simgesi yer alıyor. Bu simge aynı zamanda 1992-1998 yılları arasında kullanılan Bosna Hersek bayrağında da yer alıyor. Nitekim bu çiçeğe Boşnak zambağı deniliyor. Ortaçağ'da varlık gösteren Bosna Krallığı'nın bayrağında da bu çiçek yer alıyordu. Fransız tarihçi Georges Duby'ye göre çiçeğin üç yaprağı Ortaçağ sosyal sınıflarını yani İşçi, Asker ve Dini görevlileri temsil ediyor. Bu simge Kanada'nın Fransızca konuşulan bölümlerinde, bazı Amerikan eyaletlerinde, Floransa'da da kullanılıyor. Aslan'ın yanında dik duran kalkanda ise İsviçre Bayrağı'ndaki şekliyle haç yer alıyor (Kaynak)
Luzern şehir
merkezinin karşı kıyısına Luzern Gölü'ndeki teknelerle geçilerek, çeşitli trenler veya
teleferiklerle tepelere çıkmak da mümkün. Bürgenstock,
özellikle dağ gezintileri için oldukça keyifli bir alternatif ama böyle bir
geziyi sabahtan planlamak gerekiyor, çünkü çıkmak, dolaşmak ve inmek ciddi zaman
alıyor. Biz seçimimizi Pilatus Dağından yana yaptık.
Diğer dikkat çeken noktalar:
Fransisken Kilisesi
Değirmen Köprüsü (Spreuerbrucke)
Goethe‘nin yaşadığı ev
Luzern'e İsviçre'nin gizli başkenti diyorlarmış. Bu
şehir ayrıca İsviçre halk kahramanı Wilhelm Tell'in de anavatanı.
Efsaneye göre; 14. yy'in baslarinda, basit bir köylü, bir
tirana
baş kaldirma cesaretini gösterir. Habsburglarin temsilcisi Bailiff Gessler'i selamlamayi kabul etmeyen Tell, Gessler tarafindan, oğlu Walter'in
başında duran bir elmayı okla vurmakla cezalandırılır.
Tell, ilk okla elmayi vurur; kendisine neden sadağına iki ok aldığı sorulduğunda, elmayı vuramaması halinde ikinci oku Gessler'e atmayi planladığını söyler. Cevaba sinirlenen Gessler Tell'i hapse attırır. Tell gemiyle şatonun zindanına götürülürken Vierwaldstattersee gölünde fırtına çıkar. Geminin batmasını engelleyecek tek kişi olan Tell'in bağlarını çözerler. Tell, gemiyi bugun Tellsplatte olarak bilinen yerin kıyısına getirir ve burada gemiden kacar. Ardından saklanarak Küssnacht bölgesinde tirana pusu kurarak öldürür ve ulusal halk kahramanı olur.
Tell, ilk okla elmayi vurur; kendisine neden sadağına iki ok aldığı sorulduğunda, elmayı vuramaması halinde ikinci oku Gessler'e atmayi planladığını söyler. Cevaba sinirlenen Gessler Tell'i hapse attırır. Tell gemiyle şatonun zindanına götürülürken Vierwaldstattersee gölünde fırtına çıkar. Geminin batmasını engelleyecek tek kişi olan Tell'in bağlarını çözerler. Tell, gemiyi bugun Tellsplatte olarak bilinen yerin kıyısına getirir ve burada gemiden kacar. Ardından saklanarak Küssnacht bölgesinde tirana pusu kurarak öldürür ve ulusal halk kahramanı olur.
biz de cok ama cok sevmistik Luzerni. Karli bir kis gunuydu gittigimizde daga cikip kizakla kaymistik ah ne guzel bir gundu. Hatta cok eglenerek yazmistim o gunu :) http://gulcince.blogspot.co.uk/2011/01/isvicreden-bildiriyorduk.html
YanıtlaSilkeske yeniden gidebilsek soyle sizinki gibi gunesli bir gunde. Bayildim! Daha cook gezmeleriniz olsun :)
Yine gidersiniz Gülçincim, yine gideriz inşallah :)
SilPilatus Dağı'na çıktık bizde, bir sonraki yazı o olacak :)
benim de isviçrede en sevdiğim yer burası oldu...gayet rahat yaşarım burada gibi geliyor..
YanıtlaSilYaşanır, hem de ne güzel yaşanırLuzern'de! :)
Sil