22 Şubat 2011

Bir Annelik Anatomisi- Benim Hikayem Vol.1


2005 yilinda basladim blog okumaya, eger aklim beni yaniltmiyorsa. O zamanlar bu kadar blog yoktu ya da ben farkinda degildim :) Fakat asil duzenli blog okuma aliskanligim 2006 yilinda evlendikten sonra basladi :) Evlenene kadar iki elin parmagini gecmeyen mutfak deneyimim nedeniyle evlendigim gunden itibaren yemek tariflerine bakmaya basladim. Hatta bir ara butun gun Portakal Agaci'nda gezindim :)) Kojoya yaptigim ilk yemek de oyle uyduruk, kolay bir tarif degil de mantar corbasi oldu :) Evlendikten sonraki ilk 6 ay kojoyla acaip kilo almistik, boyle yanaklar falan dolmus vaziyette :)))

Evlenip kendi mutfagima sahip olunca icimdeki hamarat asci ortaya cikti ve ben herkesin beklentilerini asarak cok guzel yemek yapmaya basladim. O zamanlar arkadas cevremizde evlilikler tek tuktu, bekardi cogu. Ben de sikca arkadaslari eve cagirir, ev ortaminda onlara cesit cesit ikramlar sunardim. Catlayana kadar yerdik :) Ne kadar cok cesit yaptigimi ben de onlarla birlikte fark ederdim, oncesinde degil  :) Oyle sevmisim yemek yapmasini demek ki!

Mutfaktan hevesimi aladurayim, yine bloglar arasinda gezinirken bazi anne-cocuk bloglarina duzenli olarak takilmaya basladim. Bazilarinin arsivlerinde gunlerce gezindim ve iste o zaman bellegimde yeni bir klasor acildi: anne-bebek, bebek bakimi, bebegi buyutmek... Yakin cevremde duzenli olarak gordugum, buyumesine sahit oldugum bebek yoktu. O nedenle bloglardan ogrendigim hersey benim icin cok yeniydi ve ilgi cekiciydi. Ilgiyle takip ettigim bebislerin gun be gun buyumesini izlemek, dertlerini paylasmak, sevinclerine ortak olmak cok hosuma gidiyordu. Henuz bebek sahibi olmayi dusunmuyorduk kojoyla, bu konuda herhangi bir konusma yapmiyorduk, spesifik bir tarih ya da yil belirlemiyorduk. Ama ikimiz de bebisleri cok seviyorduk, hatta itiraf edeyim kojo benden cok severdi bebisleri. Ben bir yerden sonra aglamalari ya da miziltilari cekemezdim. Kojo ise nasil bir enerjiyle yaklasiyorsa artik, aglayan bebegi gozlerinin icine bakarak sustururdu! Onun bu sevgisi sayesinde ben de daha cok sevmeye basladim bebekleri, bir de kedileri :))) Bu arada sevdigimiz bebekler de oyle tanidik falan degil, yolda gordugumuz her bebek bizim butun gun gulumseyerek gezmemize, gulerek anmsamamiza yol acabiliyordu. Ertesi gun bir onceki gun gordugumuz bebekleri aklimiza getirip dakikalarca gulebiliyorduk!

Yine bu zamanlarda tanistim Montessori yaklasimiyla. Bir bebegi nasil yetistirmek gerekirle ilgili kafa yormaya basladigim donemde karsima cikti Montessori. Bir yandan bloglardan okuyor, bir yandan da kendi kafamda dusunuyordum nasil olmasi gerektigini. Simdi dusunuyorum da, basima gelmedigi icin hep ideal olani, optimal cozumu dusunuyordum aslinda. Montessoriyi ogrendikce aklima yatti, pek cok ortak noktamiz cikti. 'Tamam', dedim, 'Cocugum olursa bu tarz yetisecek kesinlikle!' Hatta Ankara'da yeni yeni acilmaya baslanan Montessori kres ve ana okullarini arastirmaya basladim :)))

Ingiltere'ye gitme durumumuz ortaya cikinca Londra'daki dunyanin sayili montessori egitmeni yetistiren egitim merkezlerinden birinin varligini kesfettim. Uzun bir sure orada 2 yil egitici egitimi almayi, isimden ayrilarak Montessori okullarinda egitmen olarak calismayi dusundum! Dusunmekle kalmadim, basvuru formlarinin ciktisini aldim, egitim merkezi ile iletisime gecip kurs tarihlerini ve basvuru icin yapmam gereken seyleri ogrendim. Ucreti biraz fazlaydi ama olsundu, ben bu isi severek yapacaktim. Hatta o donemde Turkiye'de Kaz Daglari'nda yeni acilacak Montessori okuluna egitmen alinacakti, ne hayaller kurmustum daglarda yasamak uzerine!!

Sonra ne mi oldu? Maddi ve manevi gercekler yuzume carpti :))) LSE oyle bir okul cikti ki, degil Montessori egitimine gitmek, kutuphane ve ev disinda pek bir yeri goremedim uzun sure! Eee egitim de oyle az buz degil, haftanin 3 tam gunu egitime gideceksin, ustune sinif gozlemlerine katilacaksin, egitim disinda yapilmasi gereken odevler de cabasi! Maddi olarak da Dunyanin en pahali 2. sehrinde oldugumuzu goz onune alarak rafa kaldirdim bu egitmenlik sevdasini...

Ancak okudum, cok okudum bu felsefe uzerine. Baska cocuklari olmasa da en azindan kendi cocuklarimi yetistiririm diye dusundum hep. Gorustugumuz cocuk bekleyen bir arkadasim ve esini hayretler icinde birakmistim kac kere :)) 'Nerden biliyorsun bunlari yaa diyorlardi?' devamli :) Montessori disinda cocuk bakimi ile ilgili pratik bilgileri de paylasiyordum, gozleri fal tasi gibi aciliyordu: Yahu en iyi gogus kalkaninin Avent oldugunu nerden biliyorsun, hadi onu gec, sen gogus kalkanini nerden biliyosuuuun? :)))))

O donemde Yapincak Tracy Hogg'un kitabini Turkcelestirmisti. Onun bebisi melek bebek oldugundan, kitaptaki EASY  (Eat-Activity-Sleep-Your time = Ye-Oyna-Uyu-Sizin zamaniniz) duzenini uygulama konusunda ve onerilen diger konularda basarili oldugundan sikca bahsetmisti blogunda. 'Kitabina uygun yapilinca gul gibi buyuyor iste bebekler!' diye dusunmustum, Montessori felsefesini dusundugum gibi. Bir duzene bagli olmak, duzenden sasmamak, disiplini elden birakmamak kendime cok uygun gordugum seylerdi, 'Uygulamasi kolay ve zevkli olacak, bebegim oldugunda gul gibi yasayip gidecegiz, yasasin!' diye dusunuyordum hep :)))))))) Usenmedim, kitabi Turkiye'den getirttim, hem de yayinevinden, ilk elden alarak!

Ingiltere'de takip ettigim bloglardan bir bebekle tanismak ve onun hayatinin 2 yilina sahit olmak bambaska bir deneyim oldu bana ve kojoya! Insan kendi cocugu olsa ancak bu kadar sever dedik hep :))) Onu anmadan gunumuz gecmedi, her firsatta yanina gitmek istedik, oynamak istedik onunla. Sagolsun anne ve babasi da kabullendi bizi, Londra'daki en guzel gunlerimizi yasattilar bize :)) Gorustugumuzde konustugumuz konulardan biri de cocuk yetistirmek oluyordu dogal olarak. Esra'dan oyle cok sey ogrendim ki! Hatta konusmasak da ayni ortamda olunca anne-baba-cocuk iliskisini yakindan gozlemlemek cok sey kazandirdi bana, bize :)) Esra kitap falan takip etmiyordu, icinden geldigi gibi ve kosullara gore davraniyordu Khan'a :))) Yeri geliyor bagiriyor, yeri geliyor kiziyor ama gunun sonunda kosulsuz sevgi veriyorlardi Askiyla birlikte bebislerine. Benim tolere edemeyecegim seylerde alttan alabiliyor, bazen de bana gore gereksiz yere zitlasiyordu Khan'la. Butun dunyasi oyun olan MK ise cok mutlu bir bebekti, bizle olmayi da seviyordu genelde :) Esra ile konusmalarimizdan ve gordugum gercekliklerden sonra 'Baska turlusu de mumkun!' diye dusunmeye basladim. Her cocuk farkliydi ve ona gore degisiyordu denklem...

Sonra... Sonrasi bir sonraki yaziya ;)

4 yorum:

  1. Devamını merakla bekliyorum:)
    Ama hikayenin ana konusu bence dediğin gibi her çocuk farklı;)

    YanıtlaSil
  2. Devamını merakla bekliyorum:)
    Ama hikayenin ana konusu bence dediğin gibi her çocuk farklı;)

    YanıtlaSil
  3. Himm, gercekten ilginc. Ben de merakla bekliyorum bu yazinin sonunu. Nereye varacak bakalim :) Anlar gibiyim ama...

    YanıtlaSil
  4. Diğer bölümü ilgiyle bekliyorum.Çünkü çok keyifliydi bunu okumak...Her çocuğun farklı olduğuna da kesinlikle katılıyorum,söylemeden geçemedim:)

    YanıtlaSil

SOSYAL AĞLAR


İZLEYENLER

Blog Arşivi

HER GÜN MUTLAKA

NE ARADINIZ, YARDIMCI OLALIM?

Kişisel Blog

Copyright © Benden ve Bizden | Powered by Blogger
Design by Lizard Themes | Blogger Theme by Lasantha - PremiumBloggerTemplates.com