31 Aralık 2012

2012'nin Son Yazısı







 
2012 güzel bir yıl oldu sanki. Daha doğrusu farklı bir yıl.
İşe başladım. Çalışan bir anne olmanın tüm duygularını tattım.
Düzen oturtmakla geçti bir süre.
Bambinonun yeni düzene alışması ile.
Yılın en güzel getirileri yeni yerler görmek oldu.
Yepyeni mekanlar, farklı insanlar, gezmece, görmece.
Uzun tatiller, dostlarla buluşmalar, yeni yerler keşfetmeceler.
Çok iyi geldi bana, bize, hepimize!
Çok şükür önemli bir sorun yaşamadık.
Allah kimseye dermansız dertler vermesin.

2013 tek sayı olduğu için midir nedir, biraz soğuk geliyor bana.
Şimdilik.
Elbet alışırım ona da :)
Dilerim beraberinde hep güzellikler getirir.
Gönlümüzden geçen dileklerin en hayırlı olanlarının gerçek olmasını diliyorum yeni yılda.
Sevgiler
XX

Foto


DEVAMINI OKU

20 Aralık 2012

Bambinonun Bir Gecesi Bir Akşamı


Salı gecesi 5'te uyandı Bambino.
"Anne, mavi jipimi buraya getir"
"Tamam, getireyim oğlum. Neredeydi jipin?"
"İçeride."
"Tamam, gidip getireyim."
"Ben de gelicem seninle."
"Peki gel, birlikte gidelim."

Salona geldik, etrafta mavi bir pollis arabasından başka jip gibi bir araba yok.
Bambinonun araba sayısı çok olduğu için hangi arabadan bahsediyor anlamadım.
Sırasıyla bütün odalara girip mavi jip aradık.
Ama bulamadık.
O zaman dank etti bende.
Bambinonun mavi jipi yok ki! :)
Rüya görmüş bizimki.
Ama öyle ısrarlı istiyor ki!
Rüya görüdğünü ve aslında mavi jipinin olmadığını söylemedim kendisine.
Ama ilginç bir şekilde farkına vardı Bambino.
Ve şunu söyledi:
"Anne, hadi pazara gidip mavi jip alalım."
"Pazar şimdi kapalı oğlum, sabah olup açılınca gideriz."
"Hayır, ben şimdi pazara gitmek istiyorum."
"Pazarcı amca ve teyzeler evlerinde uyuyorlar. Sabah olunca uyanacaklar, kahvaltı edip giyinecekler ve pazara gelecekler. Ancak o zaman gidebiliriz."
"Biz şimdi gidelim anne."
"Hem sen bugün arkadaşlarınla görüşeceksin (Mahalledeki kreşin gösterisine davet etmişler bakıcı teyzesi ve Bambinoyu). Belki orada oyuncaklar arasında mavi bir jip görürsün."

Biraz daha konuşunca ikna oldu Bambino.
Bir süre sonra yatağa gittik ve uyumaya devam ettik.
O vakitte yatınca sabah geç uyandık tabi :)

Öğlen işyerinin civarındaki oyuncakçılarda fellik fellik mavi jip aradım.
Bir keresinde alışverişe gittiğimizde markette uzaktan kumandalı mavi bir jip görmüştü Bambino.
Muhtemelen bahsettiği jip oydu.
Ama benim uzaktan kumandalı araba almaya niyetim yoktu :)
Biraz büyük bir araba olsun yeterdi.
Çek bırak cinsinde olabilirdi.
Mavi olacaktı, orası kesin.
Kapıları da açılsa iyi olurdu.
Ama bu kriterlerin tamamını karşılayan bir araba yoktu dükkanlarda.
Hiç almamaktansa yaklaşık bir araba almaya karar verip mavi büyük bir jip aldım (kamyonet gibi daha çok).


Akşam eve geldim.
Bizimki açtı paketi, mavi jipi görünce sevindi (Tam kafasındaki gibi olmadığını anladım ama o da "Hiç oyktan iyidir" diye düşündü sanırım :P )
Hava soğuk ama rüzgarlı değildi.
Dışarı çıkıp mavi jipi sürmeye karar verdik.
ODTÜ'ye gittik.
Arabaya bir kablo bağlayıp (ip bulamayınca kablo bağladık :P ) Bambinonun eline verdik.
Bütün gece sürdü jipini ODTÜ'de.
Stadyuma girdik.
Merdivenleri bir bir çıktı bizimki.
Ortam tenha, ODTÜ güzeldi.
Biraz üşüyünce sıcak birşeyler içmek için çarşıya gittik.
Ben sahlep içtim, Bambino bir bardak sıcak süt, kojo da yemek yememiş olduğu için en çabuğundan bir menemen istedi.
Bana getirilen tarçını Bambino kahve diyerek sütünün içine döktü. Tarçını çok sevdi. Ama adını kahve diye biliyor :)
Koca bir bardak sütü tarçının hatırına içti Bambino.
Ama nasıl içti?
Küçük çay kaşığı ile!
İç iç bitmedi tabi.
Ama azimli bizimki.
Dükkan kapanana kadar içti hepsini.
Sadece son yudumu bana verdi.
Karnı şiştiği için sanırım :)

Sonra dışarı çıktık.
Arabaya kadar jipini sürdü yine Bambino.
Arabaya gelince de "Ben arabayla gitmek istemiyorum, yürüyerek gitmek istiyorum" diye tutturdu.
Son zamanlarda bunu çok söylüyor.
Biraz daha oynamasına izin verdik.
Sonra kendi isteğiyle oturdu arabaya.
Ve evin yolunu tuttuk.
Eve gelince ilk iş dükkandaki abinin verdiği magneti buzdolabına yapıştırmak oldu.
İkinci iş de direkt yatağa gitmek :)
"Çok sevindim ben" diye diye uyudu yavrum. :)
DEVAMINI OKU

18 Aralık 2012

Bu Aralar


Bu aralar boşlukta sallanıyorum a dostlar.
İçimde bir boşluk var, tarif edilir gibi değil.
Devamlı yemek yiyesim var ama aslında hiç aç değilim.
Elime geçeni yiyorum, ne olduğu fark etmez.
Çok susuyorum ama elim su içmeye gitmiyor bir türlü. 
Nasıl bir tezattır bu!
Monoton rutin hayatımız devam ediyor, çok şükür.
Böyle boşlukta sallandığım anlarda çoğu işin otomatik pilotta olması iyi olabiliyor bazen.
Mesela sabah bakıcı teyze geliyor, Bambino bütün gün onunla. 
Benim Bambino hakkında bir karar vermeye ya da birşeyler yapmaya ihtiyacım yok. 
Böylece gün içinde bol bol boşluğumda sallanabiliyorum rahatça :)

Geçen hafta İstanbul'a gittim geldim, günübirlik. 
Koşturmacayla geçti zaman.
Değişiklik oldu ama, eski İstanbul'da güneşin batışını ve manzaranın muhteşemliğini kısa bir an için bile izlemek, o havayı solumak iyi geldi.
İlk defa eve Bambino uyuduktan sonra girdim. Geldiğimde geceyarısını geçmişti vakit.
Babası uyutmuş bizimkini, daha doğrusu 11'den sonra sızmış kalmış.
M.e.me olmadan daha rahat ediyor sanki Bambino, ben varsam aklı devamlı emmekte :)

Yeni bir yıl yaklaşıyor, yeni bir dönem başlıyor.
Bense aheste aheste bakınıyorum.
Hiçbir şey yapmadan.
Yeni yıl için hevesli değilim, umut dolu ya da büyük talepleri olan biri de değilim.
2012 güzeldi. Sevgi, mutluluk ve huzur dolu bir yıl oldu ailevi bazda.
Yeni yerler keşfettim, değişik dünyalarla tanıştım.
Çok şükür, bin şükür.
2013 için de yine yeni yerler diliyorum, bol gezmeli bir yıl olsun.
Sevgimizin büyümesini diliyorum, çoğalmasını.
Huzur ve sağlık diliyorum, herkes gibi.
Barış diliyorum, bilinçlenmek diliyorum.
Üretkenlik ve farkındalık diliyorum.
Yüksek enerji diliyorum ve de.

Yeni yıl yazımı da araya kaynatıverdim :))

İlginç rüyalar görüyorum bu ara. Film gibi. Uzun, upuzun.
Birşeyler yapmak istiyorum ama elim gitmiyor.
Sadece seyrediyorum etrafımda akan hayatı.
Yorum katmadan, sadece izliyorum.

Dün Zeugma'nın Mayalarla ilgili yazısını okuduktan sonra düşünmeye başladım. Nereye gitti kocaman uygarlık? Acaba onlar uzaylı mıydı? Geldiler, gelişmiş bir medeniyet kurdular, tabletlerini bıraktılar ve tekrar kendi dünyalarına döndüler. Olamaz mı? Geriye sadece tabletleri kalmış, gerisi yok. Tabletlerini çözmek yüzyıllar almış. Yaptıkları kehanetler hep tutmuş. Binlerce yıl önceden bahsediyorum. Vay be! Sonra kendime dönüyorum: Senin buradaki 70-80 yıllık ömrün ne ki? Zaman çizgisinde bir saniye bile etmezsin. Kim bilir senden önce kaç bin nesil geçti ve senden sonra kaç bin nesil geçecek bu hayattan? Elbet sonu gelecek bu dünyadaki hayatının. Ve hayat akmaya devam edecek sen yokken de. Yeni bin yılın ilk zamanlarını yaşamak değişime şahitlik edeceğin anlamına gelebilir. Bir dönüşüm yaşanacak ve bakalım sen neler göreceksin bu dünya gözüyle? Ama sonra bir bakmışsın, sen de gitmişsin. Bir varmışsın, bir yokmuşsun. 

Karamsar değilim bunları düşünürken.
Çelik gibi soğukkanlıyım.
Gerçekçiyim.
Dünyada ölümden başkası yalan dememiş mi sanatçı? :)
Öyle.
Müthiş bir evrensel mekanizmanın bit kadar da olsa bir parçası olabilmek müthiş bir duygu aslında.
Keşke daha çok düşünebilsek.
Keşke daha çok kendimize dönebilsek.
Keşke günlük rutinimiz bu kadar yoğun olmasa.
Omuzlarımızdaki yük hafiflese.
Birbirimize "Günaydın" derken gözlerimizin içine baksak, hızlıca söyleyip geçmesek.
Daha yavaş, daha sindire sindire yaşayabilsek.
Daha farkında olsak evrenin, doğanın, kainatın.
Daha çok merak edip daha çok öğrensek.
Ve daha çok paylaşsak.

DEVAMINI OKU

13 Aralık 2012

Stil Nedir?

http://www.insideoutstyleblog.com/wp-content/uploads/2012/12/style.jpg 
Çok severek takip ettiğim Imogen Lamport'un sözünü hatırlatmak istiyorum:

Stilinizi anlamak kendinizi keşfetmektir. Kim olduğunuzu daha çok bildikçe bunu görünüşünüz yoluyla daha iyi ifade edebilirsiniz
DEVAMINI OKU

12 Aralık 2012

Kayda Geçsin: 12.12.12 :)

 

Rakamlarla oynamayı severim. Güzel tarihlere denk gelmek hoşuma gider.
Yeni yüzyılda 01.01.01 ile başlayan güzel tarihler bu yıl 12.12.12 ile son bulacak. Ta ki bin yıl sonraya kadar. 
1 Ocak 3001 günü tekrar yaşanabilecek ancak. Sanırım bize kısmet olmayacak onu görmek :P

Ancak diğer yıllarda olmayan durumlar var bu yıl. 12.12.12'ye atfedilen gizemli anlamlar. 12.12'de başlayıp 21.12'de sonra erecek olan bir fırsatlar penceresinden bahsediliyor. 21.12'de herşeyin biteceğini söyleyenlere aldırmıyorum, gülüp geçiyorum ama enerji boyutu olarak yeni bir boyuta geçeceğiz diyenlere biraz kulak veriyorum. Sonuçta herşey enerjiden oluşuyor hayatta. Ve isteseniz de istemeseniz de bir başkasının enerjisi size yansıyor. Kendinizi soyutlamanız mümkün değil. Bu anlamda, bütünün bir parçasıyız. Nasıl ki kelebek etkisi ile en ufak olaylar büyüyerek çığ etkisi yaratıyor; hiç bilmediğimiz, hiç tanımadığımız insanların hayatlarına dokunuyor olabiliyoruz her an. 

Okuduğum ve anladığım kadarıyla bu tarihten sonra yeni bir bilinç seviyesine yükselecekmiş insanlık. Ancak herkes bundan nasibini farklı miktarlarda alacakmış. O nedenle kişisel olarak bilinç seviyemizi yükseltmeli, farkındalığımızı artırmalı ve yeniliklere açık olmalıymışız. Aslında bu söylenenler hayatın her anında yapılabilir. Kendini tanımak, bu dünyada neden var olduğunu sorgulamak, yaşam amacını keşfetmek ve bu yolda adımlar atmak her insanın yapması fıtratında olan şeyler. 12.12.12 tarihi bence bunlar için yaratılmış bir fırsat. Bir simge.

Bazıları işi ileri götürüp 12.12.12'nin rakamsal durumlarına anlamlar yüklemişler. İşte 2+1=3 eder, 3 rakamı 3. çakrayı ve yaratıcılığı simgelermiş. 12.12.2012'nin tüm rakamları toplamı 11 eder ve bu da gezegenler açısından çok güzel bir rakammış, üstelik iki tane 1'de oluştuğu için ekstra iyiymiş... Daha neler neler. 

Sonuç olarak, bugünü kutsallaştırmadan, sadece güzel bir tarih olduğunun farkında olmanın mutluluğu ile  içimden geçen dilekleri bir kez daha tekrar ediyorum ve 12.12.12'ye selamlar gönderiyorum :)
DEVAMINI OKU

4 Aralık 2012

Bambino 26 Aylık

 
Bambino 26 aylık oldu a dostlar :)
Artık karıştırmaya başlıyorum, sayılar giderek artıyor ve konuşurken 26 aylık yerine 2 yaşında demeyi tercih ediyorum. Böylesi daha kolay :)
Bambino hala emiyor, emerek uyuyor. Ben ortamda yoksam başının çaresine bakıyor. Mesela bakıcı teyzesiyleyken yatağına yatıp bir iki şarkıdan sonra dalıp gidiyor hiç naz yapmadan. Babasıyla ise toplu taşıma araçları ya da araba koltuğunda uyumayı tercih ediyor.
En sevdiği renk yeşil ve mavi.
Renkleri ve 10'a kadar saymayı biliyor.
İngilizce olarak 5'e kadar sayıyor. Ne yaptığını biliyor mu emin değilim ama :)
Hareket etmeye bayılıyor. Arabada giderken inip yürümek isteyebiliyor.
Her gün dışarı çıkıyor. Yağmur kar fark etmiyor ona.
Anne babayla iken çorba içmeye nazlanıyor. Sebze yemeklerine de ara sıra göz kırpıyor, dalgalı bir ilişki içindeler.
Ete düşkünlüğü eskisi kadar değil ama hala çok seviyor.
Karbonhidrat ihtiyacı hareket etme isteğiyle bağlantılı olarak arttı. Makarna, pilav, patates, hiç bir şey yoksa boş ekmek yiyor.
Kahvaltıda peynirli omleti seviyor.
Çok şükür iştahı iyi.
Uykular parçalı bulutlu.
Pedalsız bisiklet aldık geçen ay, I.mag.in.ar.i.um'dan, Ne.om.o.t.o model. Kendi başına inip binebiliyor, çok sevdi. Hava iyiyse dışarıda, diğer zamanlar evde sürüyor.
 
9 parçalık bir yapboz aldım ama henüz tam yapamıyor. Evde Tet.h.y.s'in tamamlama kartları var, onlara da ilgi göstermiyor henüz.
El sanatları olayına da henüz girmedik, biraz daha bekliyorum. Belki gelecek ay başlarız.
Küçük araba koleksiyonu her geçen gün artıyor. Kamyonlar, arabalar, çekiciler, tırlar, tankerler... Ev araba doldu. Hepsinin kimden geldiğini biliyor, her arabanın özelliklerini biliyor. Her gün bir yada birkaç tanesini yatağa götürüyor, birlikte uyuyorlar.
Yine te.t.hy.s'in araç kartları var evde. Küçüklüğünden beri çok seviyor. Elinde paralandı resmen, kartonları yırtıldı, kutunun kapağı kıvrıldı:
Evdeki ıvır zıvırla oyanamayı hep sevdi, hala seviyor. Geçen gün bakıcı teyzesi kendine 5'li iplik seti almış. Bambino elinden düşürmedi 3 gün boyunca. Tabi sonunda hepsi kayboldu :)) 
Mutfaktaki silikon fırça ve spatula en sevdiği aletlerden. Sepetine koyup bütün evde gezdiriyor onları.
Legoları seviyor bir de Bambino. Kule yapıyor, merdiven yapıyor, hayvan yapıyor. Bu aralar sulama kovası yapma derdinde. Eline ne geçerse şöyle bir şekle sokup "Sulama kovası yaptım" diyor :)

Konuşma konusunda oldukça başarılı bizimki. Hele uykusuz kalırsa resmen çenesine vuruyor. Başlıyor eskilerden anlatmaya. Ne ayrıntılar çıkıyor, ne anılar hatırlıyor şaşıp kalıyoruz karşısında.

Hayali oyunlara da başladı. Babası sayesinde öğrendi onu da. Babası "Hadi şu yastık trafik ışığı olsun." "Hadi Bambino tramvay şoförü olsun." "Şu şu olsun, bu bu olsun" diye diye Bambino da olayı kaptı :) Kendi kendine oyun kuruyor, bizi de dahil ediyor. Doğaçlama oyun oynuyoruz akşamları. Dün akşam "Ben kırmızı ve yeşil ışık yapıyom" dedi mesela :) Kırmızı ışık yanınca duruyor, yeşil ışık yanınca geçiyor (var gücüyle koşturuyor ortalıkta :P)

Bu ara yeni kitap pek almadık. Evde Bambino daha doğmadan aldığım bir çoğu Tübitak yayınları olmak üzere bir yığın kitap var, evirip çevirip okuyoruz onları. Geçen ay aldığım tek kitap İş Bankası yayınlarının hareketli kitaplarından Hareketli İnşaat. Ona da iki kez ancak bakmıştır, sevmedi galiba, koydu kenara.
Haftasonları Mu.sic To.get.her müzik grubuna gidiyor babasıyla. Ben de genelde spora gidiyorum o vakit :) Orayı çok sevdiğini anlıyorum. Evde müzikleri dinlerken "Babba, biz seninle bunu söyledik" diyor, hatırlıyor hepsini. Her şarkıda yapılan hareketleri tekrarlıyor. Orada çok mutlu :)

Bir de indirim kuponu ile aldığım jimnastik olayı var Bambinonun. Haftaiçi Salı günleri oyun grubuna, haftasonu da jimnastiğine gidiyoruz. Orayı da çok benimsedi, gidince özgürce oynuyor, koşuyor, dans ediyor, evi gibi görüyor orayı. Her hafta başka bir jimnastik parkuru hazırlanıyor; takla atmaca, sürünmece, zıplamaca, denge tahtasında yürümece, her şey var :) Parkuru birkaç tur tamamladıktan sonra oyuncakları döküyorlar ortaya, bir süre de onlarla oynanıyor. Bambino tüm oyuncakları çözmüş bile, hepsini biliyor. Yer bize çok yakın olduğu için kolaylıkla gidip gelebiliyoruz. Neresi diye soranlara: Smile.kids.gym :) 

Babasının cep telefonundan kendi videolarına ve resimlerine bakmaya bayılıyor. Kojo eve gelir gelmez başlıyor: "Babba, L. ile Bambinoyu aç" Açana kadar başından ayrılmıyor babasının :) Amsterdam'da ve Londra'da gittiği yerleri, gördüğü insanları izlemek istiyor. Oraları anlatmamızı istiyor. En çok tramvay hikayelerini dinlemeyi seviyor. Babasıyla evde canlandırıyorlar hatta.

"Anne işe git" diyor sabahları artık. Sonra da ekliyor: "Ben anne için ağlamıcam"
Bilmiyorum, bastırıyor mu duygularını acaba? "Ağlayabilirsin oğlum, ağlamak iyidir, rahatlatır" diyorum. Bana cevabı "Ağlamak kötüdür" oluyor. Bakıcı teyzesinin telkinleri mi, yoksa 2 yaş sendromu belirtileri mi çözemedim. Ama ağlayacağı varsa bile kendini tutuyor sanırım. Ve bu hiç hoşuma gitmiyor, doğruya doğru. Elimden de birşey gelmiyor işte :(

Ona kızdığım zaman "Anne kızmadı, anne Bambinoyu seviyor" diyiveriyor. Ne diyeceğimi şaşırıyorum. "Evet seni seviyorum ama bu hareketine kızdım" diyorum. Yine aynı şeyi söylüyor: "Anne kızmadı, anne beni seviyor"... Çok hassas yavrum. 

Geçen akşam benim birikmiş stresim ve yorgunluğum Bambinonun bir hareketiyle gözyaşları olarak kendini gösterdi. Bambinoya kızmıştım, başladım ağlamaya. Beni ağlar görünce o da başladı ağlamaya. "Anne yavaş ol" dedi defalarca. Meğer "Anne, alçak sesle konuş" demek istermiş. Önce anlamadım, anladığımda ise daha çok üzüldüm. Neyse, ağlama seansı bitince biraz sohbet ettik ve Bambino uyudu. Ama o gece benim için çok kötü geçti. Onun yanında bağıra çağıra ağladığım için çok kızdım kendime. Onu üzdüğüm için çok üzüldüm ve yaşadıklarının kötü bir etkisinin üzerinde kalmamasını diledim. Sonra kendime döndüm, niye ağladığımı sorguladım. Altından ne çıktı biliyor musunuz: Ben yorgun ve uykusuz olduğumda dokunulmak istemiyorum. Kimse bana yaklaşmamalı öyle anlarda. Bambino da tam böyle bir anda uykusu geldiği için m.e.me emmek istedi doğal olarak. Ve ben başka birinin bana dokunmasından hiç hoşlanmadım. Çünkü emerken diğer eliyle de diğer m.e.me ile oynuyor bizimki. Bu durumdan kurtulamadığım için bir anda patladım ve ağlamaya başladım. Bambino neye uğradığını şaşırdı tabi. Olayı bu şekilde psikanaliz ettikten sonra ne yapabileceğimi düşündüm. Aklıma böyle zamanlarda birilerinin yanımda olmasının iyi olabileceğinden başka bir çözüm gelmedi. Belki Bambino başkası ile biraz vakit geçirirse ben o sırada biraz kendime gelirim, dinlenirim ve Bambinonun karşısına daha dayanıklı çıkabilirim. Tek üretebildiğim çözüm bu oldu. O da her zaman olamaz, biliyorum. Var mı önerisi olan?

Not: Oğluşum, tatlı fındığım, güzel kuzum, bu ayki yazının sonu pek iç açıcı olmadı, biliyorum. Ama bende kalsın istemedim. Hayat hep toz pembe değil. Ve ben annenin hissettiklerini bil istedim, eğrisiyle doğrusuyla. Her zaman yapmam bunu ben. Ketumum, evet. Ama bu sefer yazmak istedim. Öyle işte.
DEVAMINI OKU

3 Aralık 2012

Su

Bu sabah çok susar Bambino. Sabah uyanınca ilk istediği şey su olmuş, sonra da ara ara su içmeye devam etmiştir.

Sabah anneyi son m.eme emme seansından sonra "Bay Bay Anne" diyerek uğurlar Bambino.

Evde babasıyla birliktedir.

Tekrar susayınca babasının yanına gidip şunu der:

- Babba, sende sağ m.eme yok.

- Yok oğlum.

- Babba, sende sol m.eme de yok.

- Yok yavrum.

- Babba, o zaman su!

:)


DEVAMINI OKU

SOSYAL AĞLAR


İZLEYENLER

Blog Arşivi

HER GÜN MUTLAKA

NE ARADINIZ, YARDIMCI OLALIM?

Kişisel Blog

Copyright © Benden ve Bizden | Powered by Blogger
Design by Lizard Themes | Blogger Theme by Lasantha - PremiumBloggerTemplates.com